Hakikat: Filozofların Bulamadığı, İnancın Sade Gerçeği
Hakikat ulaşılabilir olmalı; filozofların binlerce yıldır bulamadığı gerçek, sadelikte ve ulaşılabilirliktedir.
Hakikat ulaşılabilir olmalı; filozofların binlerce yıldır bulamadığı gerçek, sadelikte ve ulaşılabilirliktedir.
Kur’an’ın ve resullerin şerefi, ilahi kökten ve risalet soyundandır. Şafii, dillerin üstünlük sıralamasında Arapçayı en üstte görerek yanılmıştır.
Koşulsuz bilgi, yaşanan anı doğru anlamak ve yaşamak içindir. Yazı, bilgiyi zihnin koşullandırmalarından kurtarır ve cesurca sunulmasını sağlar.
Spinoza ve Kant, Tanrı inancında insanla ilişkinin imkânsız olduğunu söyler. Filozoflar, Tanrı’yı pasif görürler. Müminler için varlık tanımı yalnızca Kur’an’dan gelmelidir.
Bakara 30. ayeti, öncesiyle olan bağlarını ve “fâsık” kavramının detaylarını açıklar, Kur’an’ın bütüncül ele alınması gerektiğini vurgular.
Aklın rehberi olan bebeklerin duyuları anne karnında gelişir ve doğduktan sonra dil ve akıl ile çevreyi algılar. Dilin rehberi Kur’an’dır, değişmez ve üstündür.
Arapça özneyi merkeze alırken, Türkçe yüklemi öne çıkarır; bu yapısal fark, diller ve dünya tasavvurları, olay ve anlam merkezli olma özelliklerini belirler.
Nas ve insan kavramları Kur’an’da farklı anlamlara gelir; ‘insan’ bir tür, ‘nas’ ise bu türdeki belirli konumları ifade eder.
Kant’ın “koşulsuz” kavramı sadece bir düşüncedir. Kur’an’daki Allah’ın koşulsuzluğu, insan aklının tasarımı değildir ve O’nun sözler göndermesi, çelişkisizliktir.
“Tanrı var mı?” sorusunu ele alan felsefe, insan aklının yeterliliğini sorgularken kesin doğrulara ulaşamamış, sadece belirsizlik ve güvensizlik yaratmıştır.