Felsefenin Yanılgıları ve İlahi Hakikat

Batı felsefesi, Tanrı’nın varlığı ve insanla ilişkisi konularında büyük yanılgılar içindedir. Kant ve Spinoza gibi düşünürler, Tanrı’nın insana ulaşmasını veya insanın Tanrı’ya ulaşmasını imkânsız görerek, Tanrı’yı sınırlı bir varlık olarak tanımlamaktadırlar. Felsefe, Tanrı’yı insan aklının sınırları içinde değerlendirerek, O’nu pasif ve hareketsiz bir varlık olarak görmektedir. Bu, felsefecilerin Tanrı’yı ve gerçekliği kavrayışlarında temel bir eksiklik olduğunu göstermektedir.

Kur’an, felsefenin bu yanılgılarını açıkça reddeder ve Tanrı’nın her şeyi kuşatan, aktif ve yaratıcı bir varlık olduğunu vurgular. Felsefenin Tanrı’ya dair tanımlamaları, insan aklının sınırlı ve göreceli yapısından kaynaklanmaktadır. Gerçek hakikat, yalnızca Kur’an’da bulunabilir ve bu hakikat, insan aklının ötesinde, ilahi bir kaynakla desteklenmektedir. Felsefi yaklaşımlar, insanı gerçek hakikatten uzaklaştırarak, sahte ilahlar ve yanıltıcı kavramlar üretir. Yüce Allah’ın mutlak kudreti ve Kur’an’ın kesinliği, felsefenin sınırlı ve çelişkili yapısını açığa çıkarmaktadır.

1
2
3
4

İlgili içerikler

Güncel Gündem: Gazze Savaşı

Gazze’de süregelen vahşet, dünyanın vicdanını sorgulatıyor. Çaresiz mücadele ve direniş, insanlığı adalet ve merhamet değerlerine dönmeye çağırıyor.

İttifak ve Tevarüs (Salat-Namaz)

Kur’an, yazıya muhtaçtır; sahih öğreti, çelişkisiz bilgi, ittifak ve tevarüsle yazılı belgeyle aktarılır. “Cin” ve “ins” farklı akıllı varlıklardır.

Diller, İlahi Bir Kaynaktan Türemiştir

Dillerin kökeni ilahidir ve Allah tarafından öğretilmiştir. Dilin farklı yapıları olsa da temelinde aynı kurallara dayanır, bu da dilin ilahi kaynağını destekler.

Hurufu Mukatta

Hurufu Mukatta ile ilgili yüz yıllardır müktesebatın tanımı belirsiz iken biz bir çok ayetin delili ile onların El Kitab El Mubin’in işaretleri olduğu kanaatindeyiz