Allah I Vekil Tayin Etmek

ALLAH’I VEKİL TAYİN ETMEK – TÂ-HÂ 115. AYET ÖRNEĞİ

İnsan sadece “şimdi”yi yaşar. Şeytan da başka biri de bir insanın geçmişini değiştiremez, geleceği de gelmeden yaşatamaz, şekillendiremez. Hem geçmiş hem de gelecek insanın zihninde sadece bilgi olarak vardır. “Geçmiş” dediğimiz şey yaşanmış, bitmiş şimdilerin toplamıdır ve yaşanılan her şimdi yaşandıktan sonra bilgiye dönüşür ve yaşanmış bitmiş diğer şimdilere bilgi olarak eklenir.  “Gelecek” dediğimiz şey ise henüz yaşanmamış ama yaşanması planlanan şimdilerdir. Geçmişe ait bilgilerdeki yanlış, doğru olmayan ama doğru sanılan bir şimdi yaşanmasına, doğru olmayan şimdi de yanlış gelecek beklentilerine sebep olur. Şimdinin doğru yaşanmasının şartı, geçmişe ait bilgilerin kesin yani ‘beyyinat’ olmasına bağlıdır. Bu ikisinin anlamlı olabilmesi ise “mutlaka gerçekleşecek kesin bir gelecek bilgisine” bağlıdır. Flu, kararsız, “öyle de olmuş olabilir, böyle de olmuş olabilir, böyle olduğunu zannediyorum” gibi içeriklere sahip bir geçmiş bilgisiyle oluşmuş şimdiler, “güneş doğabilir de doğmayabilir de, yarın gelebilir de gelmeyebilir de, şu olabilir de olmayabilir de” içeriğine veya trilyon şekilde gerçekleşmesi mümkün olan ihtimallere dayalı, gelecekte yaşanması düşünülen şimdiler insana hayat, tasavvur, akıl ve davranış kalıpları ürettirmez. Ürettirse bile her zaman yanılgı olur.

وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا۟
Tâ-Hâ 20 / 115

Velekad ‘ahidnâ ilâ âdeme min kablu fenesiye velem necid lehu ‘azmâ(n)

BİZ OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ ÂDEM’E ÖNCEDEN ‘AHD’ ETTİK AMA ÂDEM UNUTTU (GEREKEN ÖNEMİ VERMEDİ). ONDA BİR ‘AZM’ GÖREMEDİK.

Âdem kıssası ve ahd kavramı

‘AHD’: Aşama ile gerçekleşecek bir işin aşamalarından her biridir.

‘AZM’: Kalbin bir işin devamına bağlanmasıdır.

Bu ayetten anlaşılıyor ki Âdem ile Nahnu’lar arasında bir ‘ahd’ vardır. Yani “aşamalarla gerçekleşecek gelecekteki ‘şimdi’ler.”

‘Ahd’ varsa “konu” (misak), konu varsa her bir ahdin (her bir ‘şimdi’nin) gerçekleşmesi durumunda karşılığında alınacak veya gelinecek, önceden belirlenmiş bir durum vardır, demektir yani ‘vaad’ vardır, demektir.

‘Misak’, ‘Ahd’ ve ‘vaad’ ifadeleri biri diğerinden bağımsız tek başına gerçekleşecek şeyler değildir. Bunlar bir bütünün parçalarıdır. Birinin eksikliği diğerlerinin yokluğu anlamına gelir.

Ayette geçen ‘MİN KABL’ ifadesi de zaten bunların olduğunu anlamaya yeterlidir.

Ahd, misak ve vaad ilişkisi

Eğer Nahnu’lar Âdem’e bir ‘Ahd’ vermişlerse bu KESİN GERÇEKLEŞECEK BİR GELECEK var anlamına gelmektedir. Fakat bu ‘AHD’in gerçekleşmesi sadece ÂDEM’İN o ‘ahd’e kesin inanmasına ve geleceğinden şüpheye düşmemesine bağlıdır.

Âdem’e verilen ‘AHD’in ne olduğunu anlamak için şeytanın ona hangi konuda vesvese verdiğine bakmak gerekmektedir. Bu arada “vesvese” kelimesi “kalbin daha önceden üzerinde kesin karar kıldığı bir şey hakkında sonradan oluşan sebeplerden dolayı kararsız kalmasıdır.”

Şeytan Âdem’e “Şu ağaca (şecereye) takrib olmayın.” emri hususunda vesvese verdi. Bu da aslında ilk başlarda Âdem ve eşinin bu emir hakkında kalplerinde kesin bir kararlılık olduğu anlamına gelmektedir.

Az önce bölüştüğüm ayette …وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا۟… “ÂDEM’DE BİR AZM GÖREMEDİK.” denilmektedir. ‘Azm’ kelimesinin anlamının “kalbin bir işin devamına kesin bir şekilde bağlanması” olduğunu belirtmiştik.

“RABBİNİZ SİZE ŞU AĞACI NİYE YASAKLADI, BUNU SİZE “DELİLLENDİREYİM Mİ?”

Eğer ortada kesin bir ‘ahd’ varsa o ‘ahd’ kesinlikle gerçekleşecek demektir. O ‘ahd’ gerçekleşmeden ileri sürülen hiçbir delil o ‘ahd’in gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi hususunda o ‘ahd’ ile çelişemez çünkü o ‘ahd’ artık ŞİMDİ’nin referans değeridir.

Bütün ‘şimdi’ler asla o ‘ahd’ ile çelişemez.

Mesela Yüce Allah, insanın öldükten sonra dirileceğini ve diriltildikten sonra da hayatının hesabını vereceğini haber vermektedir. Bu haber henüz yaşanmamış, henüz olmamış bir ‘ŞİMDİ’dir ve bu ‘şimdi’ gerçekleşene kadar yaşanacak hiçbir ‘şimdi’ bununla çelişmemeli, hiçbir bilgi yaşanacağı kesin olan gelecekteki bu ‘şimdi’ ile ters düşmemelidir.

Âdem’in yaşadığı olayda da gelecekte yaşanacağı kesin olarak bildirilen bir ‘şimdi’ vardır. Tıpkı ahiretle ilgili bizim elimizde sadece ‘bilgi’ olması gibi Âdem’de de gelecekte yaşanacağı söylenen ‘şimdi’nin sadece haberi vardır. Âdem’in bulunduğu ‘şimdi’ ile o ‘şimdi’ arasında yaşanacak pek çok ‘şimdi’ vardır. İşte bu pek çok ‘şimdi’nin o referans ‘şimdi’ ile çelişmemesi Âdem’in o haber kendisine verildikten sonra yaşanacak tüm ‘şimdi’lerin ona göre gerçekleşeceğine dair kesin kararının olması yani ‘AZM’ olması gerekmektedir.

Vesveseden önce Âdem’de bu kararın olduğu anlaşılmaktadır. Âdem’i, geleceği kesin o referans ‘şimdi’ hakkında şüpheye düşüren şey DELİLDİR.

Fakat Âdem’in elinde de bir ‘AHD’ vardır. Âdem kendisine şeytan tarafından sunulan delillerin, kendisine ‘AHD’ edilen o gelecekteki ‘şimdi’ ile çelişmemesi gerektiğini bilmesi, unutmaması, gereken önemi göstermesi gerekmekteydi. İşte Âdem bunu yapmadı, yapamadı.

Buna şu örneği vereyim: Biz “Kur’an’ın her şeye yeter olduğu”na iman ediyoruz. Bu imanımızı da Kur’an’da bu yönlü geçen pek çok ayete dayandırıyoruz. İYİ AMA BİZ HENÜZ KUR’AN’IN HER ŞEYE YETER OLDUĞUNU ORTAYA KOYAMADIK…

Bu yüzden pek çok kişi bize delil getirerek Kur’an’ın yetmezliğini ispatlamaya çalıştı ve hâlâ da çalışmakta. Bize bunu ispat etmeye kalkışanların delilleri bir tane değil bin tane. Üstelik onların dediğine göre akmış koskoca bir tarih ve devasa bir birikim var.

Kur’an’ın yeterliliği örneği

Biz burada ya o delillere kulak verip “Evet ya, Kur’an yetmiyormuş.” diyeceğiz ya da “Hayır kardeşim, hangi delili sunarsanız sunun hiçbir delil ‘Sen sana vahyolunana uy, sana Allah’ın kitabı yeter, bu kitapta her şeyi sana açıkladık.’ vs. gibi ayetlerle çelişemez çünkü bunlar Kur’an için referans değerlerdir, hiçbir delil bu referans değeri İPTAL edemez.” diyeceğiz.

İşte Âdem’in yapması gereken de buydu. O şeytana “Bak şeytan, sen bana birçok delil getiriyorsun ama benim elimde ‘LA TAQRABE HEZİHİ’Ş ŞECARA’ değeri var. Senin delillerin benim için referans değer, her delilin delil değerini tartan ölçü değer var. Senin delilin bununla çeliştiği için ben senin saçmalığına kulak asarak referans değerle ÇELİŞEMEM, referans değerle çelişecek ‘ŞİMDİ’ler yaşayamam, bu yüzden ikile bakayım.” demesi gerekirdi.

(Yanlış anlamaların önünü almak ve bu yazdıklarımı yanlış temellendirmemek için şu açıklamayı yapma zorunluluğu vardır: Anlık iletilerde insanın başladığı bir konuyu tüm boyutlarıyla ortaya koyması çok zordur. Hele benim gibi beş saatlik dersler yapan biri için bu imkânsızdır… Az önce çok çok küçük bir kısmına değindiğim Âdem kıssasının bu iletilerde geçme sebebi “Yüce Allah’ı vekil tayin etme”yle alakalıdır… Bağlantılı konular bu iletilerde anlatıldığı kadarıyla Âdem kıssalarına temel olmazlar. Bunun bilinmesi gerekmektedir.)

Kavramlar: