Başlıklar
Vemine-nnâsi men yucâdilu fi(A)llâhi biġayri ‘ilmin veyettebi’u kulle şeytânin merîd(in)
TDV Meali – İnsanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır.
Bilgisiz Tartışma: İlme Dayanmayan Eleştiriler
Meal ve tefsir yazarları, bu ayette olduğu gibi, ‘VE MİNEN NAS’ şeklinde başlayan cümleleri müpteda ile haberin yerini değiştirerek mana vermişler fakat bu ayetlere verilen meallerdeki tek sorun bu değildir. Ayete verilen meale dikkat edilirse “bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren” şeklinde bir cümle kurulmuş. Bu cümle tam bir faciadır çünkü cümle Allah hakkında tartışmayı değil İLİMSİZ TARTIŞMAYI kınıyor gibi bir sonuca çıkıyor yani o cümleye göre “İlmi olan biri ‘Allah’ hakkında tartışabilir ve bu iyidir; ilim olmadan tartışmak kötüdür.” gibi bir sonuç çıkmaktadır.
En başta, müpteda ile haber yer değiştirince ister istemez cümlenin devamındaki diğer cümleler de ona göre meale bağımsız cümleler olarak yansımış, oysa cümlenin İRABI gayet kolaydır:
ÖNE GEÇMİŞ HABER … وَمِنَ النَّاسِ (Vemine-nnâsi)
TEHİR EDİLMİŞ MÜPTEDA … (يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِعِلْمٍ)مَنْ (men yucâdilu fi(A)llâhi biġayri ‘ilmin)
HAL … وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ (veyettebi’u kulle şeytânin merîd(in))
Kur’an’da geçen bu tür ayetlerin hepsinde “Allah’a karşı mücadele edenler” değil, tam tersi “ALLAH İÇİN MÜCADELE EDENLER” kınanmaktadır.
Ayette geçen يُجَادِلُ (yucâdilu) fiilinin geldiği bab müfaale bab’ıdır fakat noktasız ve harekesiz metinde kelimeyi müfaale bab’ına sokan ‘elif’ yoktur. Bu da kelimenin başka bir bab’tan gelmesini de mümkün kılar. Buna göre eğer kelime tefaul bab’ından olursa “bir şeyi yalandan yapmak” gibi bir mana kazanır yani “yaparmış gibi gözükmek”.
Bu durumda ayetin meali şöyle olur:
“HER BİR MERİD ŞEYTANI İZLEYEREK HİÇBİR İLME DAYANMADAN ALLAH İÇİN MÜCADELE EDİYORMUŞ GİBİ YAPANLAR, ‘EN-NAS’TAN OLANLARDIR.” fakat bu mealde anlam verilmeyen ‘MERİD ŞEYTAN’ ifadesinin de cümleye kattığı anlam çok önemlidir.
‘Merid Şeytan’ Kavramının Anlamı
Kök anlamında “tüysüz olmak, köse olmak” gibi anlamlara sahip olan ‘MERİD’ kelimesinin kavramsal anlamı önem kazanmaktadır. Kelime, sözlük manalarında “bir ağacın yapraksız olmasını, bir insanın tüysüz olması”nı ifade etiği gibi, “bir şeyin cilalanması”nı da ifade etmektedir.
Bunun yanında, kelimenin “azmak, haddi aşmak, ırza saldırmak, inat etmek, sopayla ittirmek, alışmak, adet edinmek, şartlanmak” gibi manalarını da bulunmaktadır.
Bu anlamlar içinde “azmak, haddi aşmak, inat etmek” gibi anlamlar ‘ŞEYTAN’ kelimesinin tek başına kullanılması durumunda bile ‘şeytan’ kelimesinin hem kavramsal hem de sözlük anlamları içinde vardır.
Kelime, sıfat-ı müşebbehe veya mübalağa ile ism-i fail olabilir. Hangisi olursa olsun fark etmez, verilecek anlamın bizatihi şeytanın yaptığı bir fiil üzere olması gerekmektedir.
Buna göre “azmak, haddi aşmak, inat etmek” gibi manaları eleyerek ‘ŞEYTANİN MERİDİN’ ifadesine diğer manalar üzerinden mana verecek olursak şöyle olur:
“IRZA SALDIRAN ŞEYTAN”
“ALIŞTIRAN ŞEYTAN”
“ÂDET EDİNDİREN ŞEYTAN”
“ŞARTLANDIRAN ŞEYTAN”
Kelimenin bütün manaları bununla sınırlı değildir.
Mesela, şu ayete bakalım:
Vemimmen havlekum mine-l-a’râbi munâfikûn(e) vemin ehli-lmedîne(ti) meradû ‘alâ-nnifâki lâ ta’lemuhum nahnu na’lemuhum senu’ażżibuhum merrateyni śümme yuraddûne ilâ ‘ażâbin ‘azîm(in)
TDV Meali – Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
Kelime bu ayette fiil olarak ve şu cümle içinde geçmektedir:
وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ (vemin ehli-lmedîne(ti) meradû ‘alâ-nnifâki lâ ta’lemuhum nahnu na’lemuhum)
Şimdi bu kısa cümlede dikkat çeken ifade şudur: لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ (lâ ta’lemuhum nahnu na’lemuhum)
“SEN ONLARI BİLMİYORSUN AMA BİZ ONLARI BİLİYORUZ(DUR).” yani çevrede ‘MERADU’ fiilini yapan münafıklar vardır, resul bu münafıkları bilmemektedir.
O halde bunların nifakı öyle bir nifaktır ki KİMSE ONLARI BİLMEMEKTEDİR.
Kelimenin az önce verdiğim “köse olmak, tüysüz olmak, yapraksız olmak” gibi manalarına geri dönelim. “Tüysüz olmak neye yol açar?” diye bir soru soralım.
İnsanın yüzünde çıkan tüyler o insanın yaşını ele verir. Tüysüz olunması durumunda ise onun çocuk mu hatta kadın mı olduğu karışabilir yani kişi kendini belli etmez.
İşte, Tevbe suresinde geçen ‘MERADU’ ifadesi resulün dahi anlayamadığı münafıkların hiç açık vermedikleri anlamına gelmektedir.
Bu durumda ‘MERİD’ kelimesinin şeytana sıfat olması şu anlama gelecektir:
“ÇOK USTACA GİZLENEN ŞEYTANLAR” yani “şeytan” oldukları hususunda hiç açık vermeyen şeytanlar.
Peki, çok ustaca gizlenen şeytanlara karşı nasıl mücadele edilir?
Bunun tek bir yolu vardır: İLKELER BAZINDA.
Meseleye ilkeler bazında yaklaşıldığında, karşımızdakinin şeytan ya da başka bir şey olması hiç fark etmez.
Hep dediğimiz gibi yaşadığımız şu dünya hayatında “OLAĞANÜSTÜ bir şeytan” yoktur; tüm şeytanlar “OLAĞAN” olmak zorundadır zaten.
O halde ONTOLOJİK ŞEYTAN avına çıkmanın hiçbir anlamı yoktur.
Ontolojik Şeytan Avına Çıkmanın Anlamsızlığı
Bu hayatta karşımıza çıkan meleklerin “melek” olduklarını yani ontolojik varlık olarak “cin” olduklarını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz gibi, karşımıza çıkan şeytanların “şeytan” olduklarını yani “cin” olduklarını da hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
O halde ONTOLOJİLERİNE hiçbir zaman vakıf olamayacağımız şeytanları ONTOLOJİK açıdan değerlendirmek saçma ve bir o kadar da gerçek dışıdır.
‘ŞEYTAN’ kelimesi iki köke nispet edilmektedir: ‘Ş-T-N’ ve ‘Ş-Y-T’
Bu her iki kökün verdiği dip anlam “ASIL OLANDAN UZAKLAŞAN” veya “ASIL OLANDAN HOŞLANMAYAN” şeklindedir.
Kur’an Yolundan Uzaklaşmanın Tehlikesi
‘SIRATEL MÜSTAKİM’ Kur’an’dır, Kur’an’dan uzaklaşan veya Kur’an’dan hoşlanmayan ister bilinçli ister bilinçsiz olsun ŞEYTANA TÂBİ OLMUŞ demektir.
İşte Hac suresi de “ŞEYTANA TÂBİ OLARAK GÜYA ALLAH İÇİN MÜCADELE EDİYORMUŞ GİBİ YAPANLAR” hakkındadır.