Başlıklar
ALLAH KALPLERİ MÜHÜRLER Mİ?
Ve kâlû kulûbunâ ġulf(un) bel le’anehumu(A)llâhu bikufrihim fekalîlen mâ yu/minûn(e)
TDV meali – (Yahudiler peygamberlerle alay ederek) “Kalplerimiz perdelidir” dediler. Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.
Febimâ nakdihim mîśâkahum vekufrihim bi-âyâti(A)llâhi vekatlihimu-l-enbiyâe biġayri hakkin vekavlihim kulûbunâ ġulf(un) bel tabe’a(A)llâhu ‘aleyhâ bikufrihim felâ yu/minûne illâ kalîlâ(n)
TDV meali – Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle (onları lânetledik, türlü belâlar verdik. Onların kalpleri kılıflı değildir;) tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek azı müstesna artık iman etmezler.
Ayetlerin geleneksel mealleri ve yanlış anlaşılma
Bu iki ayete verilen mealler, meallere yapılan tefsirler ve o tefsirlerin arkasına konulan rivayetlerle alâkalı söylenecek çok şey vardır. Ama bu bağlamda ayette geçen iki ifade hakkında süreli Kur’an okuyanlar için küçük bir bilgi vermek istiyorum.
İki ayetin mealinde iki farklı şekilde mana verilmiş “kalplerimiz perdelidir” ve “kalplerimiz kılıflıdır” ifadesinin ayetteki karşılığı قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ (kulûbunâ ġulf(un)) ifadesidir. Bu ifadede geçen ‘ğulfun’ kelimesi sadece bu iki ayette geçer. Kelimenin fiil olarak manası, “kaplamak, ambalajlamak, kılıflamak” şeklindedir.
Bu ifade meal ve tefsirlerde “Sen ne anlatırsan anlat bizim kafamıza girmez.” şeklinde anlaşılmıştır. Oysa bu kelimenin ifade ettiği mana “dışarda olanın içeriye girmesini, dışarıda olanın görülmesini engellemek amacıyla bir şeyi kaplamak” değil, “İÇERİDE OLANIN DIŞARIDAN GÖRÜLMESİNİ ENGELLEMEK, İÇERİDEKİNİN DIŞARIYA ÇIKMAMASINI SAĞLAMAK” anlamındadır.
Yani ifadenin anlamı “Sen ne yaparsan yap bizim kafamıza girmez.” şeklinde değil, “Sen ne yaparsan yap bizi anlayamazsın.” anlamındadır.
“Biz seni çok iyi anlarız ama sen bizim neyi ne için yaptığımızı anlayamazsın.” anlamındadır.
Ayetteki ‘TEBAA’ ifadesi ise bu mananın tam tersidir. “GİZLİ OLANI ‘TAB’ EDİP YAYGINLAŞTIRARAK BİLİNİR HÂLE GETİRMEK” anlamındadır.
“Matbaa” kelimesinin türediği kök de işte bu köktür. Matbaada bir kişinin henüz hiç kimse tarafından ulaşılamamış, yaygınlaşmamış bir yazısı kâğıda dökülerek tab edilir ve bu yaygınlaştırılarak diğerlerinin de bilinmesi sağlanır.
‘Tebaa’ kökü ve türevlerinin anlamı
‘Tabiat’ kelimesinin türediği kök de bu köktür. ‘Tabiat’, insanların görmemesi, bilmemesi için değil, herkesin bilmesi için TAB edilmiş, yaygınlaştırılarak tanınması sağlanmıştır.
“Huy, karakter, seci” kelimesinin türediği kök de bu köktür. Bir kişinin davranışlarının herkes tarafından bilinmesidir “seci, karakter” yani kişinin karakteri kişinin BİLİNMEMESİ için değil, tam tersi herkes tarafından bilinmesi anlamınadır.
“Tabiat, matbaa, karakter” açık olanı gizli hâle getirmek için değil, gizli olanı açık hale getirmek içindir; açık olanı kapatmak için değil, kapalı olanı açmak içindir.
Ayette meallerin “Allah kalplerinin üzerine mühür bastı.” anlamının TAM TERSİ BİR ANLAM vardır.
Bir şey iki sebepten dolayı kilit altına alınır:
- İÇERİDEKİNİN DIŞARI ÇIKMASINI ENGELLEMEK … (Hapishane gibi)
- DIŞARIDAKİLERİN İÇERİ GİRMESİNİ ENGELLEMEK … (Evlerimizi kilitlemek gibi)
Bunlar ‘KULUBUNA ĞULFUN’ derlerken “Biz dışarıdaki her fikre kapalıyız.” dememektedirler, tam tersi “Dışarıdakiler bizdekine vakıf olamazlar.” demektedirler.
Kalplerin mühürlenmesi değil açığa çıkarılması
Allah ise onların kalplerini KUR’AN’DA TAB ETMİŞ, HERKESİN BİLEBİLECEĞİ HÂLE GETİRMİŞTİR.
Yoksa “Kalplerinin üzerine mühür vurdu, artık ne durumlarını değiştirebilirler ne de isteseler bile iman edebilirler.” anlamında değildir.
İşte Firavun, azgınların en azgını olarak Kur’an boyunca anlatılmaktadır. Onun kalbi mühürlenmemiş, tam tersi inanması için ayağına resul gönderilmiş, geç olsa da iman etmiştir ama bu imanı ona fayda sağlamamıştır.
Firavun’un bile kalbini mühürlemeyip iman etmesine engel olmayan Allah ne diye ondan daha aşağıda olanların kalbini mühürleyip iman etmelerini engellesin?