Başlıklar
TEVBE 113. AYET İLE ‘ASHABUL CAHİM’ ve ‘TEBEYYENE’ KAVRAMLARI
Mâ kâne linnebiyyi velleżîne âmenû en yestaġfirû lilmuşrikîne velev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbu-lcehîm(i)
TDV meali – (Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah’a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara.
Bu ayet, ‘ASHABUL CAHİM’ ifadelerinin “cehennem ashabı” manasına gelmeyeceğinin en kesin delilidir. ‘Cahim’ kelimesinin “Ahiret”e müteallik olmadığının, tam tersi “bu hayata ait bir kavram” olduğunun ve bunun da “akıllı ve iradeli bir varlık” olduğunun en kesin delilidir.
Tevbe bağlamında Ashabul Cahim yorumu
ONLARIN O CAHİMİN DOSTLARI OLDUKLARI KENDİLERİNE KARIŞTIRILMAYACAK ŞEKİLDE BELLİ OLDUKTAN SONRA, YAKINLIKTA (AKRABALIKTA) ÖNCELİKLERİ DAHÎ OLSALAR, NEBİNİN (NEBİLERİN) VE İMÂN EDENLERİN O MÜŞRİKLER İÇİN BAĞIŞLAYICI DAVRANMALARI (bağışlanma talep etmeleri) OLAMAZ.
Bu ayeti ahirete bağlamak nasıl mümkün olabilir ki? Bu dünyada yaşarken, henüz ölmemişken kimin “ashabul cahim” olduğunu nerden bilebiliriz ki? Çok azılı bir kâfir olarak ölseler bile biz kimin cehennem ashabı olduğunu nerden bilebiliriz ki?
“Hayatlarına bakarak bilebiliriz.” şeklinde bir cevap verilebilir. Evet, kesinlikle hayatlarına bakarak ahiretteki durumları hakkında bir hükme varabiliriz AMA bu hüküm asla SAHİH olmaz. Bir resul bile “Yarın bana ne yapılacağını bilmem.” diyorsa, nasıl olur da daha ölmemiş insanların CEHENNEM ASHABI olduklarını kesin olarak bilebiliriz ki?
Oysa ayette ‘TEBEYYENE’ kelimesi kullanılıyor… Bu ifade sadece ve sadece ÇOK SAHİH BİR DURUM için kullanılır. O kadar sahih ki artık başka bir durumla karıştırmanın imkânı yok.
Hemen bir sonraki ayeti delil getiriyorlar:
Vemâ kâne-stiġfâru ibrâhîme li-ebîhi illâ ‘an mev’idetin ve’adehâ iyyâhu felemmâ tebeyyene lehu ennehu ‘aduvvun li(A)llâhi teberrae minh(u) inne ibrâhîme leevvâhun halîm(un)
SV meali – İbrahim’in babasının bağışlanmasını istemesi, sadece ona verdiği bir sözden dolayı idi. Fakat babasının Allah’a düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca o işten uzak durdu. İbrahim çok içli ve pek yumuşak huyluydu.
Bunların KURGUSUNA göre İbrahim sırf içli ve yumuşak huylu olduğu için babasının bağışlanmasını istemiştir AMA onun cehennem ashabı olduğu ona belli olunca hemen bağışlanma dilemeyi kesmiştir.
Fakat bu kurgu Kur’an’da anlatılan İbrahim kıssalarına hiç uymamaktadır. İbrahim’in babasıyla olan mücadelesi uzun uzun anlatılmaktadır. Babası ve kavmiyle yaptığı mücadeleden sonra İbrahim’in onların bulunduğu yeri terk edip gittiği anlaşılmaktadır.
Vaġfir li-ebî innehu kâne mine-ddâllîn(e)
İbrahim kıssası ve bağışlama iddialarının değerlendirilmesi
SV meali – Babamı da bağışla, çünkü o da yanlış yolda olanlardandır
Bu ayet Şu’arâ suresinde anlatılan İbrahim kıssasında geçmektedir. O kıssada babası ve kavmiyle mücadele etmektedir. Ve babası için istiğfar istemektedir.
Vekâle innî żâhibun ilâ rabbî seyehdîn(i)
SV meali – (Kurtulunca) şöyle dedi: “Ben Rabbime gidiyorum; o bana doğruyu gösterecektir.
Bu ayet ise yine aynı kıssa bağlamında SAFFAT suresinde anlatılan İbrahim kıssasında geçmektedir. İbrahim, kavminden ve babasından ayrılmıştır.
Şimdi kurguya göre babası henüz ölmemiştir ama artık onun cehennem ashabı olduğu İbrahim’e belli olmuştur.
Rabbenâ-ġfir lî velivâlideyye velilmu/minîne yevme yekûmu-lhisâb(u)
SV meali – Rabbimiz! Hesap görüleceği gün beni, anamı, babamı ve sana güvenen herkesi bağışla.”
Bu ayet ise İbrahim suresinde anlatılan İbrahim kıssasında geçmektedir. Bu surede anlatılan İbrahim kıssasında artık İbrahim’in iki oğlu vardır. Kendisine BEYTİN yeri gösterilmiş ve o da beytin indine zürriyetinden bir kısmını yerleştirmiştir.
Ama o hâlâ ASHABUL CAHİM olduğu besbelli olan babası için de istiğfar istemektedir.
Müktesabâtın kurgusu Kur’an’a hiç uymamaktadır.
OYSAA
Yâ ebeti lâ ta’budi-şşeytân(e)(s) inne-şşeytâne kâne lirrahmâni ‘asiyyâ(n)
SV meali – Ey Babacığım! Şeytana kulluk etme! Şeytan, Rahman’a karşı isyankardır.
Yâ ebeti innî eḣâfu en yemesseke ‘ażâbun mine-rrahmâni fetekûne lişşeytâni veliyyâ(n)
SV meali – Ey Babacığım! Rahman’dan gelecek bir azap seni yakalar da o zaman şeytanın dostu haline gelirsin diye korkuyorum.”
Bu iki ayette İbrahim babasına “Şeytana kulluk etme!” dedikten sonra فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا (fetekûne lişşeytâni veliyyâ(n)) “SONRA ŞEYTANIN BİR VELİSİ OLURSUN!” demektedir.
LÜTFEN DİKKAT!!! “OLDUN!” değil, “OLURSUN!” demektedir. Yani henüz olup olmadığı İBRAHİM’e belli değildir. Yani ‘TEBEYYENE’ olmamıştır.
Şeytana veli olanlar işte ‘ASHAB’ olanların ta kendileridir.
TEVBE suresinde geçen ‘ASHABUL CAHİM’ kesinlikle ahiretle bağlantılı değildir.
‘CAHİM’ kelimesi kesinlikle ŞEYTAN için kullanılan bir kelimedir.
Cahim kelimesinin etimolojisi ve anlamı
Hem ‘cahim’ hem de ‘ŞEYTAN’ kelimelerinin kök anlamlarında “ATEŞ; KIZGINLIK, ÇEKEMEMEZLİK, İÇİN İÇİN YANMAK ile alâkalı şeyler” olması da bu durumu desteklemektedir.
İbrahim’in İbrahim suresi 41. ayetteki duası da kesinlikle kendisini doğuran anası ve babası için değil, ÂDEM ve EŞİ içindir.
Çünkü Âdem ve eşinin doğru davranmamasının etkilerinden biri de BEYT ile alâkalıdır.