Başlıklar
BAĞIŞLANAN BİLGİ İLE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK
Huduri ve nazari bilgi ayrımı
Dünyaya gelen her insanın zihninin boş bir levha (Tabula rasa) gibi olduğunu, doğan her insanda bilginin kırıntısının bile olmadığını savunanlar dışındaki tüm felsefi ve kelâmi akımlar, bilginin ‘bedihi’ ve ‘nazari’ olmak üzere iki kısım olduğunu, her birinin de kendi içinde ikiye ayrıldığını söylerler ve sadece söylemekle kalmayıp epistemolojik şecerelerini bu esas üzerine kurgularlar.
Doğuştan gelen bedihi bilgilere bir başka isimlendirme ile “huduri (hazır) bilgi” de denmektedir. Bu bilgiler insanın çabayla elde ettiği bilgiler değil, tabir-i câizse hiçbir seçme ve nazar hakkı tanınmadan “maruz” kaldığı bilgilerdir. Bu bedihi bilgiler “insanın iç duyuları, dış duyuları ve bu duyularla elde ettiği bilgileri had veya resm yoluyla tasnif ve taksim etmeye yarayan akletme yeteneğidir.”
Bunu daha basit ve anlaşılır bir dille ifade edecek olursak şöyle diyebiliriz: İnsan olarak var olmak ve insana ait özelliklerle donanmış halde varlıkla ilişki kurmak üzere yaratılmak her insanın hazır bulduğu veya istemeden “maruz” kaldığı bir şeydir. Tam burada devreye girecek olan “rasyonalist” bakış açısı, her insanın kendinden önceki iki insanın isteği sonucunda meydana geldiğini ve insanın kendisinden önceki insanların isteklerine maruz kaldığı için var olduğunu söyleyebilir. Aslına bakılırsa uğraşmaya bile değmeyecek bu düşünme biçiminin bu söyleminin en temelinde bile insanın insan olma bilgisiyle donanmış olarak üstelik seçim ve isteğe dayalı olmadan yaratılmış olmayı ne kadar içselleştirdikleri yatmaktadır çünkü eğer var olmada önceki insanların istekleri rol oynasa idi çocuklarının papağan olmasını isteyenlerin çocuklarının papağan, çocuklarının aslan olmasını isteyenlerin çocuklarının aslan olması gerekirdi. Rasyonalistler bile insan olarak yaratılmaya hem de seçim hakkı tanınmadan maruz kaldıkları bilgisini o kadar içselleştirmişlerdir ki istekleri ne olursa olsun insandan sadece insan doğacağını, bunun dışında başka bir şeyin zorunlu olarak olmayacağını çok iyi bilmektedirler.
“Var olmak” insanın maruz kaldığı bir şeydir ve varlığının farkındalığını oluşturacak her bilgi ona huduri (hazır) olarak verilmiştir. Aslına bakılırsa sadece insan değil, yaratılan her ne varsa, o olarak yaratılmak varlığın tamamının maruz kaldığı bir şeydir yani gaybi veya meşhudi her ne yaratılmışsa hepsi “var olmaya” maruz bırakılmıştır. Yaratılan her bir varlık maruz kaldığı yaratılışının bilgisini bizzat içinde taşımakta ve o olmak için bir çabaya ihtiyaç duymadan o olmaktadır. Bir incir ağacı, bir şempanze, bir aslan, bir kartal o olmaya çaba sarf etmeden o olmuş ve o olmanın tüm donanımını kendinde hazır bulmuştur. İnsanda diğer her bir şey için o olmayı seçmeden, o olmak için çaba sarf etmeden o olmuş ve o olmanın tüm donanımını kendisinde hazır bulmuştur.
İnsanı diğerlerinden ayıran şey, diğerleri o olmanın farkındalığına varacak şekilde yaratılmadığı halde insan o olmanın farkındalığına varacak şekilde yaratılmıştır. İncir ağacı, şempanze, aslan, kartal kendilerini diğerlerinden ayırıp farklı kılan şeylerin farkına varacak yeteneklere sahip değilken sadece insan bu farkındalığa sahip olacak şekilde yaratılır. Son cümlemizde bilinçli şekilde gelecek zamanı bildiren “olacak şekilde” ifadesini kullandık çünkü insandaki bu farkındalık doğuştan gelmez, sonradan edinilir. İnsana doğuştan verilen “hazır bilgiler” ondaki farkındalık bilgisi değil, farkındalık bilgisini kendisiyle edineceği bilgilerdir.
Hiçbir varlık kendi zatında kendisinden başka bir varlığı gerçekleştiremez. Her bir varlıkta kendisini kendi olarak gerçekleştirecek bilgilerin tamamı yoktur fakat her bir varlıkta kendisini kendi olarak gerçekleştirmesini sağlayacak bilgileri kendileriyle elde edeceği bilgiler hazır olarak bulunmaktadır. Bu hazır bilgiler, her bir varlık doğru ortamda ve doğru şartlarda bulunduğunda o varlığın bulunduğu o ortamda kendisini gerçekleştirme bilgisinin tamamını elde etmelerini sağlar. İnsan dışındaki varlıklarda bu seçime dayalı olmadan doğal olarak gerçekleşir. İnsan dışındaki varlıkların kendi doğal ortamlarından koparılmaları durumunda onların tam ve eksiksiz bir şekilde kendilerini gerçekleştirmeleri de mümkün hâle gelmez çünkü insan dışındaki varlıkların kendilerini gerçekleştirmeleri ancak kendi doğal ortamlarında olduklarında mümkündür. Bu yüzden mesela bir kafese kapatılmış ve hayatı boyunca hiç avlanmamış bir aslan asla “aslan” olarak kendisini tam ve eksiksiz şekilde gerçekleştiremez hatta tropik bir bölgede yaşayan bir aslanın güney kutbuna, kuzey kutbundaki bir beyaz ayının tropik bir ortama getirilmesi durumunda bile ne aslan ne de beyaz ayı kendisini gerçekleştirebilir. İşte bu yüzden insan dışındaki her bir varlığın biyolojik özellikleri doğal ortamlarına uygundur ve bu uygunluk kesinlikle sınırlıdır. İnsan dışındaki her bir varlığın kendisini gerçekleştirmesi kendi doğal ortamlarıyla sınırlı olduğu için onlarda, bulundukları doğal ortamı farklı hâle getirme ve alet yapma yetisi yoktur ya da çok basit düzeydedir -ki yaptıkları basit aletler bulundukları doğal ortamı bozacak veya değiştirecek bir etki yapmaz. Bu yüzden insan dışındaki her bir varlığın biyolojik özellikleri kendi ortamlarına göre en gelişmiş şekildedir ve hiçbir hayvan veya bitki bu gelişmiş biyolojik özelliklerini daha da geliştiremez veya biyolojik özelliklerini güçlendirecek aletler ve ortamlar üretemez.
İnsana gelince: Biyolojik özellikleri doğal ortamlara mutlak şekilde bağlı olmayan tek varlıktır fakat bu bağımlı olmama hâli insan türünün biyolojik özelliklerinden değil, ona bağışlanan akıldan gelmektedir. Eğer insan akılsız bir yaratık olsaydı sahip olduğu biyolojik özellikleri onu diğer canlılarla rekabet edecek seviyeye eriştiremez ve çok kısa zamanda tür olarak yok olurdu. Bu yüzden insanın kendisini gerçekleştirmesi doğal ortama bağlı değildir veya insanın kendisini gerçekleştirmesi sınırlı bir doğal alana bağımlı değildir. İnsan, yeryüzünün her ortamında kendisi olabilir, kendisini gerçekleştirebilir.
İşte, insanın herhangi bir doğal sınırlama olmadan kendisini gerçekleştirmesini sağlayacak bilgileri elde etmesini sağlayacak temel bilgiler ona yaratılışında bağışlanan HUDURİ bilgilerdir. Bu bilgilerin kendisi nazari bilgi içermezler ama her bir nazari bilginin elde edilmesi sadece onlarla olur. Huduri bilgiler insanın kendisinden kaçamayacağı MARUZ kaldığı bilgilerdir. İnsanın bu bilgileri yok etmesi, azaltması, değiştirmesi veya çoğaltması mümkün değildir. Bu yönüyle “Her huduri bilgi, dokunulması imkânsız olan bilgilerdir.” diyebiliriz.