Bakara 37 Ayet Tevbe Ve Evvab

BAKARA 37. AYET – ‘TEVBE’ ve ‘EVVAB’

(GEÇ KALMIŞ BİR DÜZELTME)

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
Bakara 2 / 37

Fetelakkâ âdemu min rabbihi kelimâtin fetâbe ‘aleyh(i) innehu huve-ttevvâbu-rrahîm(u)

Bu ayeti işlerken ayette geçen فَتَابَ (fetâbe) kelimesine “geri döndü” manası vermiştik oysa bu kelime tam manasıyla “geri dönmek” anlamına gelmemekte, daha çok “bir şeyi yapmayı terk etmek” anlamına gelmektedir. Kelimenin anlamları içinde “dönüş yapmak” vardır fakat bu dönüş “tastamam olarak eski hâle dönüş” değildir yani bu kelime “başladığı yere geri dönmek” veya “eski haline geri dönmek” anlamını taşımamaktadır.

Tevbe ve evvab kavramlarının anlamı

Bu kelime “bir fiili yapmaktan dönme” anlamındadır fakat bu ‘dönme’ eski hâle getiren bir dönme değildir zira mesela insan bir günah işlediğinde, sonra tevbe edip bunu terk ettiğinde ASLA ESKİ HALİNE yani günah işlememiş haline dönemez.

Bir fiilden dönen kişinin sanki o fiili işlememiş gibi herhangi bir cezaya çarptırılmaması sadece HUKUKİ ve Allah’ın affı açısındandır.

Hukukun ona ceza vermemesi, Yüce Allah’ın da onu bağışlaması o kişinin ceza gerektiren fiili hiç işlememiş gibi olduğu anlamına gelmez.

Kişinin eski haline döndüğünü belirten kelime ‘EVB’ köklerinden gelen ‘EVVAB’ kelimesidir.

Muhtemelen biri diğerinin İŞTİKAKI olan ‘EVVAB’ ve ‘TEVVAB’ kelimeleri iki ayrı durumu belirten kelimelerdir.

‘Tevbe’ kelimesi daha çok “günahın terkedilmesi, bırakılması” anlamına gelmektedir. ‘EVVAB’ ise “günahın tüm izlerini silmek” anlamına gelmektedir. Bu yüzden ‘TEVBE’ “gidilen istikamette ‘durma’yı”; ‘EVVAB’ ise “durulan istikametten geriye doğru tüm izleri silmeyi” ifade eder. 

Hayatın ve anların “tekrarlanamazlığı” açısından meseleye baktığımızda aslında ne ‘tevbe’ ne de ‘evvab’ kelimesi “mutlak bir geri dönüşü, mutlak manada ilk başlanılan yere geri gelişi” ifade eder yani insandan sadır olan hiçbir fiil “hiç yapılmamış” gibi silinemez.

O halde nasıl olur da Yüce Allah bazı kulları için “Eski haline geri döndü.” anlamına gelen ‘EVVAB’ kelimesini kullanır.

Anlaşılan o ki ‘EVVAB’ kelimesi kişinin ahiretteki sorgu sırasındaki durumunu ifade etmektedir.

Bu dünyada insan hangi fiili işlerse işlesin onu geri alamaz, silemez ve hiçbir fiil bir iz bırakmadan yok edilemez fakat kendisinden ‘EVVAB’ olunan bir fiil insanın zihninde, kalbinde, davranışlarında ve o fiilden etkilenenlerde yönlendirici bir iz bırakmayacak hâle getirilirse ‘EVVAB’ olma hâli de gerçekleşmiş olur. İşte bu durumda AHİRETTE sanki o fiili hiç işlememiş gibi muamele görür.

Mesela, hırsızlık yapan birisinin ‘TEVBE’ etmesi, hırsızlığı bırakması, terk etmesi anlamına gelir. Bu, o kişinin sadece kendisiyle alakalı bir durumdur fakat hırsızlık yapmanın zihnindeki, aklındaki, davranışlarındaki yönlendirici etkisini tamamen yok ederse ve yaptığı fiilden etkilenen kendisi dışındakilerdeki etkilerini de yok ederse işte o zaman bu kişi ‘EVVAB’ olur.

Evvab ve ahiretteki muamele

Yine ayetlerde geçen ‘MEEB’ ifadesi de bu anlamdadır. Sözlük manası “varılacak yer” olan bu kelime basitçe bir menzili ifade etmemektedir, bu kelimenin kastettiği “varma” manası “arkadaki tüm izleri silerek varma” anlamındadır.

İnsan her ne söylerse söylesin hangi fiili yaparsa yapsın o geride bırakılan, İZLERDİR.

Bu izlerin iyi olanı zaten iftihar sebebidir fakat insan çoğu zaman sözlerinde ve fiillerinde, arkasında iftihar edeceği izler bırakmamaktadır.

İnsanın hayatı dümdüz bir çölde yürümek gibidir. Davranışları ve sözleri bu çölde bıraktığı izlerdir. Nasıl bir sona gittiğini hesaba katmayan insanlar geride bıraktıkları izlerinin haşin bir çöl rüzgârı tarafından silineceğini zannederler. Geride bıraktıkları izler karmakarışık, çirkin ve kirli izlerdir. O zanneder ki geride bıraktığı izlerinin etkisi sadece kendisiyle alakalıdır.

İnsanın hayatı birey olarak çöldeki izler olduğu gibi insanlığın bıraktığı izler de çöldeki izlerdir. Bu izler birey olan insanın bıraktığı izlerden daha belirgindir. İşte, bugün yaşadığımız dünya, insanlığın çöle bıraktığı izlerin sonucunda oluşan dünyadır ve çok çirkin bir dünyadır bu.

Söz ve davranışların bıraktığı izler

İnanca ve davranışlara konu olan her fiilin bireysel yansımaları olduğu gibi toplumsal yansımaları da vardır. Bireysel inançlar kadar toplumsal inançlar da vardır. Bir olguya teker teker inanan bireylerin oluşturduğu topluluklar, inançlarını toplumlarının zemini haline getirmişler demektir. İşte, toplumsal her bir hareket de çöle bırakılan bir izdir.

Bazı durumlar vardır ki bireysel ‘TEVBE’ yetmez, toplumsal ‘TEVBE’ gerekir. Mesela, yaşadığımız dünyada onca kötülüğün içinde yaşayan bir bireyin ‘tevbe’si hiçbir değer ifade etmez. Her birey bir toplumun parçasıdır ve o toplumun iyi ya da kötü her hareketinde bireylerin payı vardır zira “TOPLUM” denilen nesnel bir olgu yoktur. Toplum, bireylerin birlikteliğidir. Yani “toplum” kelimesi “nesnel” bir olguyu değil aynı durumu paylaşan bireylerin HÂL’idir. “Toplum” kelimesi İTİBARİ bir durumu ifade eder çünkü toplumu oluşturan fertleri tek tek alıp yok ettiğimizde geride toplum diye bir şey kalmaz.

İnsanlık geride çok çirkin izler bıraktı hayat çölüne. Eğer tüm insanlık bu gidişatını durdurmaz ise (buna ‘tevbe’ denir) ve geride bıraktığı çirkin izleri de silmez ise (buna da ‘EVVAB’ denir) şu kesin ki sadece kötüleri kuşatan değil, herkesi kuşatan bir BELA mutlaka gelecektir. 

Sadece GAZZE bile bu BELA için yeter sebeptir.

O bela geldiğinde hiç kimse çölde bıraktığı bireysel izlerine göre konum kazanmayacak; çaresizlik, mustazaflık veya mazlumluk da MAZARET olmayacak. 

Düşen her yaprağın hesabını bilen Yüce Allah, o ağacın silkeleyip yapraklarını dökenlerden elbette hesabını soracak.

Evrenin bile karşısında minicik kaldığı bir inancın mensupları olduğunu iddia eden insanların keler deliğinden büyük olmayan dünyalarında gösterdikleri irab’tan mahalli olmayan tepkileri de mazeret olmayacak.

İnsanlık ya topyekûn ‘TEVVAB’ olup ‘EVVAB’ olmaya başlayacak ya da…

Ya da’sının bir önemi yok artık.

Kavramlar: