Bir Elif Miktarı Cehennem Araf 179

BİR ELİF MİKTARI CEHENNEM

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَث۪يراً مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۘ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَاۘ وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاۘ وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
A’râf 7 / 179

Velekad żera/nâ licehenneme keśîran mine-lcinni vel-ins(i) lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ velehum a’yunun lâ yubsirûne bihâ velehum âżânun lâ yesme’ûne bihâ ulâ-ike kel-en’âmi bel hum edall(u) ulâ-ike humu-lġâfilûn(e)

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.

Elyazmalarda eklenen eliflerin tespiti

Elimizdeki Asım kıraatinde bu ayetin bu şekilde noktalanıp harekelendiğini ve müktesebat ulemasının tamamının da yukarıdaki meale benzer şekilde meal verdiğini bilmekteyiz.

Üzerinde inceleme yaptığımız el yazmalarından şunu bilmekteyiz ki kıraatlerin elyazmalarında olmayan elifler eklenmiştir.

Fakat onların eklediği eliflerin genelde cemi müennes salim elifleri, ism-i fail veya çoğul elifleri olduğunu bilmekteyiz.

Bazen mezid bab’larda olması gereken (mesela müfaale bab’ı) elifleri eklediklerini de bilmekteyiz.

Eklenen bu eliflerin anlam üzerinde etkisi elbette vardır ama en nihayetinde sıkı bir takip ile bu etkinin nelerden kaynaklandığını tespit etmek mümkündür.

Fakat bu ayette çok tuhaf bir şekilde FİİLE HEMZE eklenerek FİİLİN KÖKÜ DEĞİŞTİRİLMİŞTİR.

183_Bir_Elif_Miktari_Cehennem_Araf_179

Arkadaşlarımızın yaptığı bu çalışmaya biraz dikkat ettiğimizde A’râf 179. ayette geçen ذَرَأْنَا (żera/nâ) kelimesinin kimi nüshalarda HEMZESİZ olarak ذَرَنَا şeklinde yazılmış olduğunu görmekteyiz.

Bu hemzenin kelimeye eklenmesi durumunda ayetin ilk cümlesi لَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَث۪يراً مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۘ “İNS VE CİNDEN ÇOĞUNLUĞUNU CEHENNEM İÇİN EKTİK, BESLEDİK, BÜYÜTTÜK / YARATTIK.” anlamı vermekten başka çare yoktur. Bu noktalamayı kabul ettikten, o hemzeyi de sineye çektikten sonra üstelik TDV meali gibi “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.” şeklinde meal verdikten sonra kalkıp kıvrım kıvrım kıvrılarak “Yok efendim, burada anlatılmak istenen şudur, budur.” şeklinde şaklabanlık yapmanın bir alemi yoktur… Bu cümle basbayağı cinlerin ve insanların birçoğunun daha baştan cehennem için yaratıldığını söylemektedir.

Fiile eklenen hemzenin dilsel etkileri

FAKAT o hemze olmadan ayete baktığımızda bu sefer karşımıza birçok alternatif kelime çıkmaktadır… Fakat ayeti daha baştan bu cümleye göre kurgulayanlar mecburen ayetin devamını da kurguladıkları bu ilk cümleye göre anlamlandırmış ve hatta iraba aykırı olarak mana vermişlerdir.

Azıcık Arapça bilen herkes nekre bir kelimeden sonra gelen cümle veya kelimelerin aralarında bir bağ olmak kaydıyla nekre kelimenin sıfatı olduğunu bilirler.

Meallerin tamamının “Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar.” şeklinde mana verdiği ayetteki لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَاۘ bu cümlenin irabı şu şekildedir:

ÖNE GEÇMİŞ HABER ……. لَهُمْ

MUAHHAR MÜPTEDA VE MEVSUF …. قُلُوبٌ

SIFAT CÜMLESİ ……. لَا يَفْقَهُونَ بِهَاۘ

Ayete birazcık dikkatli bakılıp meal ve ayetin metni arasında kıyaslama yapan herkes görecektir ki ayette “KALPLER+İ” anlamı verilebilecek bir isim tamlaması yoktur.

Bu basit cümleye ayetin metnine sadık kalınarak meal verilmesi durumunda mana şudur:

“ONLARLA FIKH ETMEDİKLERİ KALBLER, ONLARINDIR.”

Ayetin devamındaki cümlelerin irabı, bu cümlenin irabının tekrarıdır:

وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاۘ – “ONLARLA GÖRMEDİKLERİ GÖZLER, ONLARINDIR.”

وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَاۜ – “ONLARLA İŞİTMEDİKLERİ KULAKLAR ONLARINDIR.”

Bu cümlelere bu mana vermek veya irabını böyle almak neyi değiştirecektir?

el-cevap: Bu cümlelere böyle mana vermek bu cümlelerin ayette HAL cümlesi olabileceği anlamına gelmektedir. Bu durumda bu cümleler müpteda haber olarak kendi başlarına cümleler değil, kendisinden önce geçen ‘İNS’ ve ‘CİN’ kelimelerinin durumunu bildiren hal cümleleri olacaktır.

PEKİ bu neyi değiştirecektir?

el-cevap: Bu şunu değiştirecektir… Baştaki fiilin HEMZESİZ olduğunu söylemiştik. Bu fiil hemzesiz olunca fiilin sonundaki ‘NA’yı zamir olarak alsak bile karşımıza “ATTIK, KOVDUK, DOLDURDUK, ÂDET EDİNDİK, SÜREKLİ YAPTIK” anlamlarına gelen birçok fiil çıkmaktadır. Bu fiillerden herhangi birini alsak bile ortaya çıkan anlam, meal ve tefsirlerin ortaya çıkardığı anlamlardan daha kabul edilebilir ve ÇELİŞKİSİZ BİR ANLAM olacaktır:

“ONLARLA DÜŞÜNMEDİKLERİ KALBLER, KENDİLERİNİN, ONLARLA GÖRMEDİKLERİ GÖZLER, KENDİLERİNİN VE ONLARLA DUYMADIKLARI KULAKLAR, KENDİLERİNİN OLAN İNSİN VE CİNNİN BİRÇOĞUNU CEHENNEME ATTIK / DOLDURDUK.”

O hemze olmadan karşımıza çıkan kelimeler arasında yapacağımız en kötü tercih olan bu meal bile (üstelik bu meali beş dakikada veriyoruz), müktesebat ulemasının ortaya çıkardığı mealden bin kere daha kabul edilebilirdir.

Tek harfin kökten anlam değiştirmeye etkisi

SADECE BİR TEK HEMZE, evet sadece bir tek hemze anlamı tepetaklak etmektedir.

Bir fiile HEMZE eklemek, fiilin HEYETİNİ değiştirmektir. Mesela, heyeti قر bu şekilde olan bir kelimeye hemze eklersek قرء – قرآ olur.

Sadece bir hemze, evet sadece bir hemze anlamı YER İLE GÖK kadar değiştirir.

Bu kelime – قر – “soğumak, sevinmek, hoşnut olmak, gözleri parlamak” olur.

Bu kelime – قرآ – “okumak, öğrenmek, öğretmek, duyurmak” olur.

Noktasız ve harekesiz metinlerle uğraştıkça müktesebat ulemasının tüm kirli geçmişi açığa çıkmaktadır.

Nasıl bir kafa yapısında oldukları ve bu kadar müktesebatı hangi temele dayanarak biriktirdikleri gün gibi açığa çıkmaktadır.

Kavramlar: