Başlıklar
– “Yalan haber taşımayacaksınız. Haksız yere tanıklık ederek kötü kişiye yan çıkmayacaksınız.
– “Kötülük yapan kalabalığı izlemeyeceksiniz. Bir davada çoğunluktan yana konuşarak adaleti saptırmayacaksınız.
– Duruşmada yoksulu kayırmayacaksınız.
– “Düşmanınızın yolunu şaşırmış öküzüne ya da eşeğine rastlarsanız, onu kendisine geri götüreceksiniz.
– Sizden nefret eden kişinin eşeğini yük altında çökmüş görürseniz, kendi haline bırakıp gitmeyecek, ona yardımcı olacaksınız.
– “Duruşmada yoksula karşı adaleti saptırmayacaksınız.
– Yalandan uzak duracak, suçsuz ve doğru kişiyi öldürmeyeceksiniz. Çünkü ben kötü kişiyi aklamam.
– “Rüşvet almayacaksınız. Çünkü rüşvet göreni kör eder, haklıyı haksız çıkarır.
– “Yabancıya baskı yapmayacaksınız. Yabancılığın ne olduğunu bilirsiniz. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız.
Yahudilik ve kutsal kitabın tefsiri
– “Toprağınızı altı yıl ekecek, ürününü toplayacaksınız.
– Ama yedinci yıl nadasa bırakacaksınız; öyle ki, halkınızın arasındaki yoksullar yiyecek bulabilsin, onlardan artakalanı da yabanıl hayvanlar yesin. Bağınıza ve zeytinliğinize de aynı şeyi yapın.
– “Altı gün çalışacak, yedinci gün dinleneceksiniz. Böylece hem öküzünüz, eşeğiniz dinlenir, hem de kadın kölenizin oğulları ve yabancılar rahat eder.
-“Söylediğim her şeyi yerine getirin. Başka ilahların adını anmayın, ağzınıza almayın.”
(TORAH – MISIRDAN ÇIKIŞ 22/1-13)
Yahudiler, Musa’nın getirdiği dinden yani İslam’dan, hadisleriyler, rivayetleriyle, fıkıhlarıyla, içtihatlarıyla, icmalarıyla, ellerindeki kitabı noktalayıp harekeleyerek, noktalayıp harekeledikleri kitabı “hafi, mücmel, müşkil, müteşabih” gördükleri için onu tefsir ederek bir din uydurdular. Fakat bu uydurdukları dine de uymadılar / uymuyorlar ve uymayacaklar.
Aynı şeyi onların ardılları (halefleri), tıpkı kendilerinden öncekilerin (seleflerin) yaptığını yaparak taklid ettiler
Aynı şeyi, bu ikisinin (seleflerin) ardılları olan (halef) Müslümanlar yaptılar.
Daha sonra bunların üçü kafa kafaya verip, Yahudilik, Hırsitiyanlık ve Müslümanlığa İBRAHİMİ DİNLER / SEMAVİ DİNLER adını verdiler
Müslümanlığın varlığını devam ettirebilmesi için, Yahudilik ve Hıristiyanlığa semavi / ibrahimi din demesi şarttır. Çünkü demezse kendi varlığı da tehlikeye girecektir.
Hıristiyanlığın varlığını devam ettirebilmesi için Yahudiliğer semavi / ibrahimi din demesi lazım. Çünkü demezse kendi varlığı tehlikeye girecektir.
Ama Yahudilerin ve Yahudiliğin böyle bir zorunluluğu yoktur. Çünkü her iki diğer din mensupları, kendilerini anlamlı hale getirebilmek için ona (yahudiliğe) ihtiyacı vardır ama Yahudiliğin yoktur
İşte bu yüzden Hıristiyanlar ve Müslümanlar, en uyduruk dine göre bile zulüm olarak nitelenen Yahudilerin yaptıklarına karşı hiçbir tavır geliştirmemektedirler
Türkiyenin dış işleri bakanı Hakan FİDAN şu kısa ama çok anlamlı cümleyi kurmaktadır.
“””Aslında biz bire bir diğer ülkelerle konuştuğumuz zaman, özellikle bölge ülkeleriyle bu konuda bizden ayrı düşündüklerini görmüyoruz. Problem ne düşündüğümüz değil, burada bir ayrılığımız yok çoğu zaman. Temel problem ortak tavır koymakta ya da tek taraflı tavır koymakta. Tavır geliştirilemiyor İslam dünyası. Bugüne kadar çok ciddi kınamalarımız oldu ve bu kınamalar çok fazla bir sonuç getirmedi. “””
Ortada dünyadaki insanların tamamının gözünün içine baka baka, inandığını ve yapmak istediğini hiç çekinmeden söyleyen ve yapan bir İsrail vardır.
Filistinliler, duruşları ile İsrail karşısında yiğit ve kahramandırlar. Fakat İsrail şu duruşuyla Dünyaya karşı yiğit ve kahramandır. İsrailin dünyaya karşı gösterdiği bu pervasız tutum, Kendisini Yahudi olarak tanımlayanların göğsünü kabartmaktadır. Çünkü milyarlaca insanın iradelerini avuçlarına terkettikleri liderler, tek sıra halinde hizaya gelmiştir. Bunu gören bir yahudi, Yahudi doğduğu için kesinlikle çok haklı bir gurur duyacaktır
2.3 Milyonluk silahsız, yemeksiz, susuz insanı
uçak gemileriyle, tanklarıyla, denizaltılarıyla, uçaklarıyla ablukaya alıp, hedef gözetmeksizin bombalayan ve bundan da zerre kadar geri atmayan ve tarihin en doğru işini yaptığını herkesin yüzüne karşı haykıran İsrail, kaybdeceklerinin hesabını hiç yapmadan yaptıklarını yapmaya devam etmektedir ve emin olun edecektir
Biz (müslümanlar) parçası olmaktan kahrolduğumuz aid olduğumuz dünyadan utanç duyarken, yeryüzünün herhangi bir bölgesinde yaşayan bir Yahudi, parçası olduğu dünyadan kesinlikle haklı bir gurur duyacaktır ve bu gururun devam etmesi için elinden geleni yapacaktır
Çünkü Yahudi, mücadele ederken kaybedeceklerinin hesabını yapmamaktadır
İsrail’in davranışı ve dünya tepkileri
Ama halkı müslüman olan ülkelerin liderleri, kaybedeceklerinin hesabını yaptıkları için “barış, sukunet” çığırtkanlığı yaparak vicdanlarını teskin etmektedir
Gücü eline geçirip, dünya siyasetinde meşru bir zemin bulduğu 1948 yılından bu yana, zulüm adına icat edilebilecek her türlü davranışı sergileyen ve amacının yok etmek olduğunu da hiç gizlemeyen, tank, uçak, denizaltı, uçak gemisi sahibi İsraili, bunca zulümden sonra “barışa, sukunete” çağırmanın ahmaklığını, halklarına “diplomasi” olarak yutturanların aklı başına ne zaman gelecek acaba?
Uçak gemisini Akdenize gönderen Amerika hangi diplomasiyi yaptı ki siz ona karşı diplomasi geliştiriyorsunuz?
Filistinlilerin diplomasi ile gelecek bir sukunete ve barışa ihtiyacı mı var ki siz diplomasi diyorsunuz
Ölen bebeklerin mezarına gidip, merak etmeyin biz diplomasi trafiği yapıyoruz mu diyeceksiniz
Açlıktan ve susuluktan kıvranan bebelere, sabredin, hemencecik ölmeyin diplomatik sonuç almak üzereyiz mi diyeceksiniz?
Ne halkları ne de liderleri yiğitliğin ne menem bir şey olduğunu bilmeyen Müslüman ülkelerden beklenen bu değildir.
Beklenen şudur.
Bak Yahudi, Bak amerika ve onun köpeği durumundaki ülkeler: Hangi dine mensup olursanız olun, hangi sebebe yaslanırsanız yaslanın, eğer şu dakikadan sonra bırakın füzeyi, çocukların üzerine taş bile atarsanız, sizi de kendimizi de dünyayıda ateşe veririz. Ya siz yok olana ya biz yok olana kadar asla durmayız.
demektir
Şu bir hakikattir: İnandığı değerler uğruna kaybetmeyi göze alamayanlar asla kazanamazlar ve asla şahsiyet sahibi olamazlar
Bir Mümin için bu dünyada kaybetmenin en zirvesi ölmektir. Ahirete iman etmiş bir müminin dünya adına kaybedeceği şey hayatıdır.
Oysa Ahirete iman etmiş, ahiret için yaşayan mümin için ölmek bir kayıp değildir
Ahireti olmayan Yahudi kendi inandığı değerler uğruna bu kadar cesur ve cüretkarken, Ahirete inandığını söyleyenlerin bu kadar korkak ve psıırk olması kimin daha çok Yahudi oldupunu ele vermesi açısından çok önemli bir ayrımdır
Yaşayabileceğimiz tüm utançları bize yaşatan, bizi kapitalist bir dünyanın köşeye sıkıştırılmış kobay faresi haline getiren her kim varsa (eskiler ve yeniler), Allah hepsinin belasını versin
Artık sırtımıza yüklenen bu utanç dolu yaşamı taşımaktan, kaslarımız çatladı, bel kemiğimiz kırıldı, dizlerimiz büküldü.
Bizden önceki atalarımız, şimdi ardından gittiğimiz seyyidlerimiz, büyüklerimiz, liderlerimiz, ulemamız, bu ahmakça ve utanç dolu yaşamı sırtımıza yükleyen suç ortaklarıdır.
Bu saattesn sonra bunlardan bir değer beklemek ahmaklık diye tanımlanamayacak kadar aşağılık bir davranıştır.
Onlar bu utanç dolu yaşamı sırtımıza yüklerken “Allah, resul, sünnet, Kuran, din, vatan, selef, bayrak, millet, huzur, refah, ilerleme, bilim, ilim, medeniyet, aydınlık vs vs ” gibi kavramların tamamını kullandılar.
Dini hassasiyeti olana din dediler
Liderlerin suç ortaklığı ve içsel utanç
Ata hassasiyeti olana ata dediler
Vatan hassasiyeti olana vatan dediler
Gelişme hassasiyeti olana bilim dediler
Para hassasiyeti olana refah dediler
Geçmiş hassasiyeti olan Tarihimiz dediler
Bu ahmakça hayatı sırtımıza yüklemek için her şeyi ama her şeyi kullandılar
Sadece Allah hakkınd ayalan söylemediler. Her şey hakkında yalan söylediler
Şimdi baştan aşağı yalan değerlerle oluşmuş kendi pis dünyalarından “mazlumu savunuyormuş” rolleri kesiyorlar
Bize hep kaybedeceklerimizin hesabını yaptırarak, ahiretimizden ediyorlar
Oysa biz halkız, Oysa biz sıradan insanlarız:
Biz depremde yerle bir olan şehirlerin enkazından umut çıkanlarız.
Biz bir dakika sonrasını bile düşünmeden ekmeğini bölüşenleriz:
Biz ayağı yalınlara ayağındaki ayakkkabısını, numarasının uyup uymadığına bakmadan çıkarıp giydirenleriz.
Biz, yağmurda üşümüş kediyi paltosuyla ısıtanlarız.
Biz, hiç tanımadığı coğrafyalara evindeki ekmeği gönderenleriz.
Halkın dayanışması ve merhameti
Biz, toz toprak içindeki yüzünü silen annesine sevgiyle bakan bir çocuğun o bakışlarına sebepsiz yere ağlayanlarız.
Biz, annesini emen bir kuzu görünce merhamet denizi kesilenleriz.
Biz, yüzme bilmesek bile boğulan biri görünce hiç hesap yapmadan suya atlayıp, onunla birlikte boğulanlarız.
Biz, komşunun cenazisinde ağlayan, düğününde kendi düğünümüz gibi sevinenleriz.
Biz, kıtlıklarda buğdayını, susuzlukta suyunu, soğukta giyeceğini hiç düşünmeden bölüşenleriz.
Biz, sahiplik duygusu nedir bilmeyenleriz.
Biz, halkız. Biz Yüce Allah’ın yarattığı en çok bulunan tipleriz.
Bizi kaybedeceklerimizle korkutmayı kesin artık. Çünkü bizim inancımızdan başka kaybedecek bir şeyimiz yok ve hiç olmadı.
Anlamıyor musunuz be aptallar, biz bu dünyaya sahip olmayı bilmiyoruz ve ne yapsanız da öğrenmeyeceğiz
Bizi dünya ile kokrutmayın çünkü korkmuyoruz.
Bizi, kaybedeceklerimizle terbiye etmeyi kesin artık
Bize yiğitçe gelin, direk gelin, dümdüz gelin, içten gelin. İşte o zaman canımızı da malımızı da kolayca alırsınız. Fakat sorun biz de değil siz de: Çünkü siz yiğitliği, dolaysız olmayı, dümdüz olmayı, içten olmayı bilmiyorsunuz. Siz yalana o kadar alışmışsınız ki, size nasılsın desek bile yalan söylemeden cevap veremiyorsunuz
Evet biz, çocukluğu kirli elbiseler içinde, burnundan akan bir karış sümükle elindeki yufkayı kemirenleriz.
Son model kameran, süslü elbiselerin ve büyük burnunla Sanatını geliştirmek için uğradığın o kenar mahallerdeki, gettolardaki resmini çektiğin yalın ayak, bir kenarı sökülmüş el örgüsü kazaklı, suratı çamurlu, saçları sıfır numara traş edilmiş, gözlerindeki duyguyu asla anlamadığın ve anlamayamayacağın o çocuk biziz.
Açılışını kokteyl düzenleyerek yaptığın galerideki resim serginde, duvara asılı “gecekondu mahallelerinde su bidonları ile su taşıyanlar” resmindekiler işte onlar biziz
Yarı çıplak dizilerinde, figüran olarak on saniyeliğine kameranın görüş alanına giren o kişiler işte biz onlarız
Hiç bir zaman başrol oynamadık, hiç bir zaman sizin kirli hayatlarınızın resmini çekip galerilerde sergilemedik.
Sizin yeşiliniz, kızılınız hangi renk olursanız olun, neye benzerseniz benzeyin, ne yaparsanız yapın, bizi asla taklid edemezsiniz ve asla bizim gibi olamazsınız. Çünkü siz sade olmayı bilmiyorsunuz.