Evlatlık Meselesi

EVLATLIK MESELESİ

 

İnsan yaşamında (hatta bazı hayvanlarda bile) iki türlü hukuk vardır. Bunlardan biri doğal hukuktur. ‘Doğal hukuk’ dediğimiz şey kişinin var olması ile ortaya çıkan ve ortaya çıktıktan sonraki yaşamında da hiçbir tarife ve tanıma gerek duymadan ömür boyu ve hatta öldükten sonra bile devam eden hukuktur. Bu hukuk kavramsal içeriğini her gün kullandığımız kelimelerden alır. Mesela, ‘ANNE’ kelimesi aslında bir kelime olmaktan ziyade HUKUKİ bir terimdir.

Doğal hukuk ve aile kavramları

Olaya sadece biyolojik açıdan bakarsak ‘anne’ teriminin ortaya çıkması sadece DOĞUM yolu ile olmaktadır. Ama bir kadın bir çocuk doğurduğunda ortaya çıkan tek kavram bu değildir. Bir kadının bir çocuğu doğurması aynı zamanda “baba, kardeş, teyze, dayı, amca, halı, dede, kuzen” gibi terimlerin de ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ortaya çıkan bu kavramlar istensin veya istenmesin asla değişmezdir, çünkü bunlar kişinin varlığının tanımıdır. İşte bu kavramların doğumla ortaya çıkması aynı zamanda DOĞAL HUKUKUN da ortaya çıkması anlamına gelmektedir.

Annesinden doğan çocuğun etrafında onu doğuran kadından başka hiç kimse olmasaydı ve olma ihtimali de bulunmasaydı annesi ve kendisinden sonra da kimse doğmayacak olsaydı böyle bir hukuka ihtiyaç yoktu. Ama her insan bir toplumun içine doğar ve içine doğduğu toplumda doğduğu kadın ile ilişkisi olan insanlara göre tanımlanır. Bu tanımlama basitçe kelime tanıtımı değil HUKUK tanıtımıdır. ‘Baba’ demek sadece o kişinin DNA bağını göstermez. Aynı zamanda bu bağdan doğan ve olması gereken davranış kalıplarını da gösterir.

Toplumların tamamında en hakiki ve hiçbir zaman kaybolmayacak ve daima geçerli tek hukuk vardır işte o da bu DOĞAL HUKUKTUR.

Bunun dışındaki hukukların tamamı şartların oluşması ile ortaya çıkar ve şartların ortadan kalkması ile ortadan kalkar. Mesela, yöneten ve yönetilen arasında da bir hukuk vardır. Ama bu hukukun ortaya çıkması için önce toplumların, sonra devletlerin ortaya çıkması gerekmektedir. Kaldı ki o devletler de toplumlar da sabit değildirler, değişkendirler.

Evlatlık edinmek değişken hukuklar üzerinden değil DOĞAL HUKUK üzerinden anlaşılması gereken bir meseledir. Eğer evlatlık edinmekten kastedilen şey “bir kadının doğurmadığı çocuğu doğurmuş gibi sahiplenmesi ve ‘baba, kardeş, amca, hala, teyze, dayı, dede, kuzen’ gibi terimlerin bu sahiplenmeye göre düzenlenmesi” ise buna hukuk-mukuk denmez, buna düpedüz SAHTEKARLIK denir. Bir kadının doğurmadığını sanki doğurmuş gibi sahiplenmesi ne iyiliktir ne de hukuktur. Bu o kadının sahiplendiği çocuğu OYUNCAK OLARAK GÖRMESİDİR.

Bir kadının, doğurmadığı bir çocuğu sanki doğurmuş gibi sahiplenmesi ortaya birçok sahte hukukun çıkmasına da neden olacaktır. Evlenilmesi yasak olanlar buna göre düzenlenecek ve aslında evlenilmesi helal olanlar harama, evlenilmesi haram olanlar ise helale dönüşecektir.

Evlat edinmenin hukukî sonuçları

Hatta çok rahat bir şekilde ENSEST ilişkilerin doğmasına ve hatta normalleşmesine neden olacaktır.

Mesela, bir kadının bir çocuğu sanki kendi doğurmuş gibi sahiplendiğini farz edelim. O çocuk o kadını annesi olmadığı halde annesi bilecek ve tabi ki o kadın evlenilmesi haram olanlar arasında sayılacak. Aynı zamanda o kadının gerçekten doğurduğu kızlarının ve oğullarının olduğunu düşünelim. Bunlar da aslında kardeşleri olmadığı halde kardeşi konumuna düşecek. Ama bizzat o çocuğu doğuran kadın bu sefer o çocuk için evlenilmesi helal olanlar arasına girecek. Bizzat kendi öz kardeşleri evlenilmesi helal olanlar arasına girecek.

Kur’an’da “Asla evlat edinmeyin.” diye bir ibare yoktur ve olmaz da AMA Kur’an’da “EVLAT EDİNDİKLERİNİZİ KENDİ BABASINA NİSPETEN ÇAĞIRIN.” cümlesi de vardır.

Hatta “Kendi babasını bilmiyorsanız bile o çocuğu kendinize nispet etmeyin, sahtekarca sanki sizin öz çocuğunuzmuş gibi yapmayın.” denmektedir.

Annesi, babası olmayan veya annesi olup babası olmayan çocukları ne yapacağız, sahiplenmeyecek miyiz, onlara sahip çıkmayacak mıyız?

  1. Onlara sahip çıkmak için onlarla YALANCI soy bağları kurmaya gerek yoktur.
  2. Kur’an’ın tamamında ‘yetim’ diye adlandırılan bu kesim için “ONLARI KENDİ ÖZ ÇOCUKLARINIZDAN DAHA İYİ KORUYUN, KOLLAYIN, BAKIN, BÜYÜTÜN, BESLEYİN.” emirleri defaatle tekrar edilmiştir.
  3. “İyi ama onları evin içine alırsak evlenilmesi haram olanla onu bir arada tutmuş oluruz.” diyerek güya haremlik-selamlık uygulamasını bunun önüne dikenler de “Yahu buna ne gerek var, alın evlatlık olarak, olsun bitsin.” diyenler de kelimenin tam anlamıyla beyinsizliği akıl diye satmaktadırlar.
  4. Haremlik-selamlık uygulaması zaten çocukların akil-baliğ olduğu yaşta başlar. Bu yaşta bırakın dışarıdan bir çocuğu, öz kardeşler arasında bile bu doğal olarak uygulanır hatta iman etmeyenlerde bile.

Her şeyi LAÇKALAŞTIRMAYI marifet sayan Müslümanlar bunun da cılkını çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardır ve yapmaktadırlar. Avrupa, Amerika, Rusya gibi ülkelerde bile “evlat edinmek” oldukça yaygındır. Hele Rusya’da bu o kadar yaygındır ki tahmin edemezsiniz. 30 yıldır o coğrafyadayım, evlat edinmiş veya evlat edinilmiş binlerce kişi tanıdım, hepsi de kendisini yetiştiren ve büyütenlerin gerçek annesi ve babası olmadığını biliyordu. Kimse bunu gizlemiyordu. Gizleyen varsa bile bu çok çok azdır.

YAHU BİR YETİME SAHİP ÇIKMAK İÇİN İLLA DA SAHTEKARCA ONA ANNE, BABA MI OLMAK LAZIM? Bu ne hastalıklı bir kafadır?

Daha akil-baliğ olmamış bir yetimi evine almak için haremlik-selamlığı engel olarak koymak mı lazım? Bu ne hastalıklı kafadır?

Böylesi beyinsizlere yetim teslim edilmez. Hatta bunların elinden kendi çocuklarını bile almak lazım.

Kadını; kapılar arkasından konuşan, sesi haram olan, daima perde gerisinde durması gereken bir fitne olarak görüp yetim meselesini buna göre çözmeye kalkışmak da beyinsizliktir. Soy bağını, süt bağını değersizleştirip kadını ortalık malı olarak görüp tüm sınırları yıkarak yetim meselesini çözmeye kalkışmak da beyinsizliktir.

Kur’an’ın hiçbir yerinde günümüzdeki gibi bir haremlik-selamlık anlayışı yoktur.

Kur’an’ın hiçbir yerinde soy ve süt bağını yok sayan bir anlayış yoktur.

Soy ve süt bağlarının önemi ve Kur’an

Yetime sahip çıkmak için illa da HARAM-HELAL sınırlarını veya SOY ve SÜT bağını yıkmak mı lazım? Başka bir yol yok mu?

VAR, VALLAHİ DE VAR, BİLLAHİ DE VAR.

Fakat bu mesele uzun bir meseledir. Yazmak beni, okumak sizi yorar. Aslında Mücadile suresini işlerken bunun üzerinde epey durmuştuk. Ama bir ders esnasında bu sorulursa yine konuşabiliriz.

Kavramlar: