Halife Kavramı Ve İsimler

‘HALİFE’ KAVRAMI ve İSİMLER MEVZUSU

وَاذْكُرُٓوا اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَٓاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّاَكُمْ فِي الْاَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًاۚ فَاذْكُرُٓوا اٰلَٓاءَ اللّٰهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ
A’râf 7 / 74

Veżkurû iż ce’alekum ḣulefâe min ba’di ‘âdin ve bevveekum fî-l-ardi tetteḣiżûne min suhûlihâ kusûran vetenhitûne-lcibâle buyûtâ(en) feżkurû âlâa(A)llâhi velâ ta’śev fî-l-ardi mufsidîn

TDV Meali – Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.

Bu ayetin ANA cümlesinin irabı FİİL+FAİL+MEFUL’U BİH şeklindedir…

Cümlenin FİİL + FAİLi şu kelimedir … وَاذْ‌كُرُٓوا (Veżkurû)

Cümlenin mefulü ise ikinci ‘FEZKURU’ kısmına olan cümlelerdir…

Yani şu kısım: اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَـفَٓاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّاَكُمْ فِي الْاَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُوراً وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتاً (Veżkurû iż ce’alekum ḣulefâe min ba’di ‘âdin ve bevveekum fî-l-ardi tetteḣiżûne min suhûlihâ kusûran vetenhitûne-lcibâle buyûtâ(en))

Bu durumda meallerde kelimelere verilen manaları şimdilik doğru varsayarsak cümleyi yukarıdaki mealde olduğu gibi değil de şu şekilde çevirmek gerekmiyor mu?

(ALLAH’IN) SİZİ, AD’DAN SONRA DAĞLARINDAN EVLER YONTTUĞUNUZ DÜZLÜKLERİNDEN SARAYLAR EDİNDİĞİNİZ O YERE YERLEŞTİREREK HALİFELER KILDIĞINI AKLINIZDAN ÇIKARMAYIN…

Ayetin ana cümlesi ve önerilen çeviri

Bu cümlenin İSNAT-MÜSNED ilişkisini bu şekilde yapmamızın önünde NAHİV açısından bir engel var mı?

Ayetin başındaki ‘VEZKURU’ kelimesine “düşünün” gibi bir anlam vermenin yanlışlığını sanırım açıklamaya gerek yok.

Meale dikkat ederseniz birinci ‘VEZKURU’ kelimesine “düşünün” manası ikinci ‘FEZKURU’ kelimesine ise “HATIRLAYIN” manası verilmiş… Oysa her ikisine de “AKLINIZDAN ÇIKARMAYIN.” manası verilmesi lazım… Çünkü ‘ZEKERE’ “unutulup akla getirilen bilgi veya düşünülecek bilgi” değil “AKILDAN ÇIKARILMAMASI gereken bilgi”dir.

Meallerde zaten ayrı cümleler olarak alınmış.

Cümleye dikkat ederseniz وَبَوَّاَكُمْ فِي الْاَرْضِ (ve bevveekum fî-l-ardi) O yere kendileri yerleşmemiş, O yerleştirmiş… Ama saray yapmak, ev yapmak (şimdilik bu manalara takılmayalım) onların yaptığı bir iş…

SİZİ O YERE YERLEŞTİRDİ, SİZ DÜZLÜKLERİNDEN SARAYLAR EDİNİYORSUNUZ, DAĞLARINI BUYUTLAR OLARAK YONTUYORSUNUZ…

‘EL ARD’ kelimesi Marife… Marife kelimelerden sonra gelen cümleler zaten HAL cümleleridir ve üstelik sonraki cümlede ‘EL-ARD’ kelimesine dönen bir zamir de var…Bunun yanında ayete dikkat ederseniz… ‘TENHİTUNE’L CİBALE BUYUTEN’ cümlesinde DAĞLAR+INI veya DAĞLAR+INDAN şeklinde anlam verilecek zamir veya isim tamlaması yok… Bu yüzden yukarıya yazdığım gibi meal verilmesinin önünde bir engel var mı?

İkinci soru olarak… Ayette geçen وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتاً (vetenhitûne-lcibâle buyûtâ(en)) cümlesine istisnasız tüm mealler “DAĞLARINI” veya “DAĞLARINDAN” manası vermişler… Tabi ki bu manaya ulaşmak için “HAZF var.” demişler ve bir tane ‘MİN’ harf-i cer’i ve bir de ‘HA’ zamiri HAZF edilmiş demişler… Yani cümleyi ‘TENHİTUNE (MİN) EL CİBALİ(HA) BUYUTEN’ şeklinde okumuşlar… Bu şekilde yapmanın bir gerekçesi VAR MI?

ÜÇÜNCÜ SORU… Kur’an’ın tamamına bakıldığında SALİH’İN HUD’dan sonra SEMUD kavminin ise AD’dan sonra olduğu gayet açıktır…Öte yandan ‘HALİFE’ kavramının “ARDIL” manası olduğu da gayet açıktır… Böyle olmasına rağmen ayette neden ‘MİN BA’Dİ AD’ ifadesi vardır?

EV HALİNDEKİ DAĞLARI YONTUYORSUNUZ.

DAĞLARI EVLER OLARAK YONTUYORSUNUZ.

Her halükârda bu cümleden “DAĞLARDAN EVLER YONTUYORSUNUZ” gibi bir anlam çıkmaz değil mi?

Şu cümle size de tuhaf geliyor mu?… “Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz.”

DÜZLÜKLERDE SARAY, DAĞLARINDA EVLER?

Dağlardan yontulan evler ve anlam sorunları

Ne anlayacağız bundan?… Yani düzlükte saray yapmak, dağları evler olarak oymaktan; zenginlerin düzlüklerde, fakirlerin dağlarda yaşadığını mı anlayacağız?

Yoksa düzlüklerden, kışlık dağlar yazlık olarak mı anlayacağız… Yani dağlardan kasıt YAYLALAR mı?

Aynı konu bağlamında geçen şu ayetler daha da kafa karıştırıcı

وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا اٰمِن۪ينَ
Hicr 15 / 82

Vekânû yenhitûne mine-lcibâli buyûten âminîn(e)

TDV Meali – Onlar, dağlardan emniyet içinde kalacakları evler oyarlardı.

Şu’arâ 26/149

Vetenhitûne mine-lcibâli buyûten fârihîn(e)

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِه۪ينَۚ

TDV Meali – (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).

Bu ayette de bu “evler yontma” meselesi tuhaf… Bu cümlede ‘BUYUT’ kelimesi mefulü bih.

YANİ cümle ‘BUYUTEN MİNEL CİBAL’ şeklinde… Aslında burada izafeti andıran bir durum var… İzafet gibi ama izafet değil… “DAĞLARDAN EVLER” … Dağlardan yapılma evler, hammaddesi dağlar olan evler.

Oysa dağ bir hammadde değil, hatta madde bile değil, dağ birçok varlığın bir araya gelmesi ile oluşmuş oluşuma verilen isim.

Yani şunu anlarım… İpekten yapılmış elbise… Gümüşten yapılmış yüzük… Deriden yapılmış çanta…

Ama “dağlardan yontulmuş ev” biraz tuhaf duruyor…

“DAĞLARA YONTULMUŞ EVLER” değil… “DAĞLARDAN YONTULMUŞ EVLER”

İbâre ‘TENHİTUNE BUYUTEN FİL CİBAL’ olsaydı anlaşılırdı ama ‘MİN’ olunca tuhaf oluyor sanki?

Bunlar neden önemli? Çünkü Salih’in kavmi için Kur’an’da 3 farklı kullanım var…

‘KAVMU SALİH’‘SEMUD’‘ASHABU’L HİCR’

Şimdi ‘HULEFA’ kelimesinin kullanımlarına baktığımızda… NUH KAVMİNİN ARDINDAN AD, AD KAVMİNİN ARDINDAN SEMUD ‘HULEFA’ kılınmış… Şimdi bu kullanımlarda ‘HULEFA’ kelimesinin çoğul kullanılması çok tuhaf çünkü çoğul kullanımda o toplumun fertlerinin her biri teker teker halife olmuş oluyor.

Oysa halifelik tek bir tane görevdir…

Nuh kavminin halifesi olmak ne demektir?

Nuh kavminin risâlete uymayanları boğuldu. Hatta Nuh’un kendi oğlu da dahil.

O halde HUD’UN “Sizi Nuh kavminden sonra ‘hulefa’ yaptı.” sözünü nasıl anlayacağız?

Nuh ile gemide olanlar mı kastediliyor yoksa ölüp gidenler mi?

‘Halife’ kelimesinin olumlu manasını göz önüne aldığımızda HUD kavminin gemide olanların ardılı olması lazım.

Nuh’dan kalan bilgileri de kullanmışlardı diye söyleminizi hatırlıyorum.

Burada soru şu: ‘CEALE’ kelimesi ‘HULEFA’ bağlamında kullanıldığı yerlerde EFALU KULUB’tan bir fiil… Kelimenin anlamı “atamak, kılmak, belirlemek” … Bunlara ‘CEALNAKUM HULEFAE’ deniliyor… Bu durumda hepsi halife olarak mı atandı?

Kaldı ki ‘KUM’ dediği kişiler sadece erillerden oluşmuş bir topluluk değil… Kavmine sesleniyor. Kavmi sadece erkeklerden mi oluşuyor?

İsimler, öğretim ve kimlik belirleme

İşaret isimlerinin aslında “AÇIKLANAN, BİLDİRİLEN, GÖSTERİLEN, ÖĞRETİLEN” anlamına geldiği, ona bitişen MUHATAP ZAMİRLERİNİN de hitap edilenleri bildirdiğine en güzel örnek şu ayettir.

اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Yunus 10 / 3

İnne rabbekumu(A)llâhu-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda fî sitteti eyyâmin śümme-stevâ ‘alâ al’arş(i) yudebbiru-l-emr(a) mâ min şefî’in illâ min ba’di iżnih(i) żâlikumu(A)llâhu rabbukum fa’budûh(u) efelâ teżekkerûn(e)

TDV Meali – Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah’dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah’tır. O halde O’na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!

Bu ayetteki şu cümle… ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ (żâlikumu(A)llâhu rabbukum fa’budûh(u) efelâ teżekkerûn(e)

‘ZELİKUMULLAH’ … “İŞTE SİZE ANLATILAN, BİLDİRİLEN, GÖSTERİLEN ALLAH BÖYLEDİR /BUDUR.”

“İSİMLERİ ÖĞRETTİ.” cümlesinde “İSİMLER” diye bir şeyler var, onlar öğretiliyor… “İSİMLER” tek başına nasıl varlık oluyorlar?

‘İSM’ … “KENDİSİ ARACILIĞIYLA BİR ASLIN, BİR TEMELİN ZATININ BİLİNDİĞİ ŞEYDİR.” el-Müfredat

Bu tarife göre şöyle bir SORU: İNSAN KİMİN ARACILIĞIYLA BİLİNİR HÂLE GELİR?

‘ESMA’ ile ‘SEMA’ kelimesi arasındaki fark sadece tekil çoğul FARKIDIR… Yoksa ikisi de aynı kelimedir.

İNSAN KİMİN ARACILIĞIYLA BİLİNİR HALE GELİR?

Annesi…

Kavramlar: