Başlıklar
‘İHLAS’ – ‘HALİS’ KELİMELERİ HAKKINDA NOTLAR
Velekad hemmet bih(i) vehemme bihâ levlâ en raâ burhâne rabbih(i) keżâlike linasrife ‘anhu-ssû-e velfahşâ/(e) innehu min ‘ibâdinâ-lmuḣlasîn(e)
Kıraat Temel Kavramları ve Tarihçesi
Diyanet Vakfı Meali – Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.
İllâ ‘ibâdeke minhumu-lmuḣlasîn(e)
Diyanet Vakfı Meali – Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlesîn(e)
Diyanet Vakfı Meali – (Bu azaptan) Ancak Allah’ın hâlis kulları istisnâ edilecek.
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlasîn(e)
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlasîn(e)
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlasîn(e)
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlasîn(e)
İllâ ‘ibâdeke minhumu-lmuḣlasîn(e)
Asım b. Behdele kıraatinde ve daha birkaç kıraatte ism-i meful olarak harekelendirilen ‘MUHLASİN’ ifadesi diğer kıraatlerde ‘MUHLİSİN’ şeklinde ism-i fail olarak geçmektedir.
Muhlis ve Muhlas Kıraat Ayrımları
Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz: Bilindiği üzere ulema, kıraat farklılıklarının anlamda ciddi bir değişime sebep olmadığını öne sürmektedir. Bu gerçek olmayan boş bir iddiadır. Sadece ‘MUHLİSİN’ – ‘MUHLASİN’ farkını ele alsak bile bu, birbirine zıt iki mana olduğu anlamına gelmektedir.
Meseleye biraz daha yakından bakmak için Hicr, Sâffât ve Sâd surelerinde geçen şu ayeti temel alalım:
Kâle febi’izzetike leuġviyennehum ecma’în(e)
İllâ ‘ibâdeke minhumu-lmuḣlasîn(e)
Bu ayetlerdeki ‘MUHLAS’ – ‘MUHLİS’ şeklindeki kıraat farklılıklarının oluşturduğu soruna geçmeden önce şu ayet bölünmesine dikkat çekmek istiyoruz, daha doğrusu ulemanın yaptığını şikâyet etmek istiyoruz.
Birazcık Arapça bilenler yukarıda iki ayet olarak bölünen bu cümlenin aslında bölünmesi imkânsız bir istisna cümlesi olduğunu bilirler. Ulemaya göre ne ayetleri böyle bölmenin ne ‘muhlas’ kelimesini ‘muhlis’ okumanın anlamayı zorlaştırma hususunda bir etkisi vardır yani ulema şu mübarek Kur’an’ı ne şekle sokarsa soksun bunların hepsi anlamayı kolaylaştırmak içindir ve onlara göre rahmettir. Bunların yaptığını Allah’a şikâyet ederek konuya dönüyoruz.
İsfahânî ‘muhlis’ kelimesinin kökü olan ‘HALİS’ kelimesinin anlamının “içindeki yabancı unsurlar temizlenen şey” olduğunu söylemektedir. Kelime sulasi mücerred kökünde bu anlama sahiptir. Râzî, kelimenin mezid bablara taşındığında anlamın şöyle olduğunu söylemektedir: “‘İhlâs’ kelimesi bir şeyi başka bir şeyin karışımından korumak ve halis, saf hâle getirmektir.”
Râzî’nin bu tanımının başı ile sonu birbirini tutmamaktadır. Cümlenin başında ‘ihlas’ kelimesinin anlamının “bir şeyi başka bir şeyin karışımından korumak…” olduğunu söyledikten sonra “… ve halis, saf hale getirmektir.” demektedir; oysa “bir şeyi başka bir şeyin karışımından korumak” demek zaten onu saf halde tutmak demektir. Râzî’nin bu tanımındaki “bir şeyi başka bir şeyin karışımından korumak” ifadesi ‘ihlas’ kelimesinin değil ‘SAFİ’ kelimesinin manasıdır.
Zaten İsfahânî ‘HALİS’ kelimesine mana verirken daha en başta ‘SAFİ’ kelimesi ile bu kelime arasındaki farkı belirtmiştir fakat hem İsfahânî’de hem de Râzî’de kelimenin manasında gözden kaçan bir şey vardır. Bir şeyi ‘halis’ duruma getirmek iki şekilde olur:
- Ondaki yabancı unsurları temizlemek ve ona ondan olmayan şeylerin karışmasını engellemek.
- Onun yabancı unsurlar arasından alınarak onun yabancı unsurlarla karışmasını engellemek.
Uygulama, Kayıt ve Güncel Tartışmalar
Mesela, sudaki mikroplar arındırılarak ‘halis’ su elde edilir ama bir de mikroplardaki su mikroplardan çıkarılarak da ‘halis’ su elde edilir.
Topraktaki altını almak gibi bir şey olduğu gibi altındaki toprağı almak gibi bir şey de vardır. Altındaki bakırı almak gibi bir şey olduğu gibi bakırdaki altını da ayırmak gibi bir şey vardır.
Bu kelimenin kastettiği anlamı anlamak için meseleye ÖZ (Cevher) ve ona sonradan bulaşan unsurlar (Araz) açısından yaklaşmak gerekmektedir.