Başlıklar
İSNAT ŞAŞMASINA BİR ÖRNEK -HAŞR 19. AYET
Velâ tekûnû kelleżîne nesû(A)llâhe fe-ensâhum enfusehum ulâ-ike humu-lfâsikûn(e)
SV MEALİ – Allah’ı unutanlar gibi olmayın. Allah böylelerine kendilerini unutturur. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.
Aşağı yukarı buna benzer şekilde meal verilen bu ayette hiç kuşkusuz dikkat çeken “ALLAH ONLARA KENDİLERİNİ UNUTTURUR.” ifadesidir. Bu tür mealler ister istemez şöyle bir sorunun oluşmasına neden olmaktadır: ALLAH KİME KENDİSİNİ UNUTTURDU veya KİM ALLAH’I UNUTTU?
Kur’an’ın tamamında akıllı ve iradeli varlıklar içinde en kötü karakter ŞEYTANdır. Bu noktada en kötü karakter olarak tanıtılan şeytanın önce ALLAH’I UNUTMASI sonra da Yüce Allah’ın ona kendisini unutturması gerekmektedir. Fakat bu durum Kur’an’da çizilen “şeytan” portresine uymamaktadır. Hatta hemen bu ayetten birkaç ayet önce “şeytan” ile ilgili şöyle bir ayet geçmektedir:
Kemeśeli-şşeytâni iż kâle lil-insâni-kfur felemmâ kefera kâle innî berî-un minke innî eḣâfu(A)llâhe rabbe-l’âlemîn(e)
SV MEALİ – Bunlar şeytan gibidirler; şeytan insana: “Görmezlikten gel (kafir ol)” der, o da görmezlikten gelirse, (şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: “Benim seninle ilgim olmaz; ben varlıkların Sahibi olan Allah’tan korkarım.”
Bu ayete göre Şeytan, Allah’ı unutmamış tam tersi aklında tutmuş ve “Ben Allah’tan korkarım.” demiştir.
Allah’ın unutulması ve sorunu
Bu durumda Şeytan, ALLAH’I UNUTAN VE ALLAH’IN DA ONA KENDİ KENDİSİNİ UNUTTURDUĞU SINIFTAN BİRİ DEĞİL MİDİR?
Aslında “değil midir” şeklinde bir soru bile sormamak gerekmektedir. Çünkü basbayağı Şeytan “Ben Allah’tan korkarım.” demiştir.
Öte yandan resullere ve Yüce Allah’ın öğretisine karşı duranların tamamı Allah’ı unutanlar değil tam tersi güya Allah’ı ve Allah’ın dinini korumak isteyenlerdir.
Yahudiler “Biz Allah’ın evliyalarıyız.” demektedirler. Allah’ın evliyası olduğunu iddia eden ve varlık tanımını buna göre yapan birine “Allah’ı unutan” demek hiç de doğru olmayacaktır.
Kur’an’da birçok yerde “Sen o müşriklere sor, ‘Ard’ı, sema’yı, sizi kim yarattı?’ diye sor, onlar ‘Allah’ cevabını verirler.” şeklinde pek çok ayet vardır. O halde Allah’ı unutan kimdir?
Bu özensiz meallerin çıkış noktası ayette geçen ‘NESEE’ fiiline yüklenen anlam olsa gerektir.
“Unutmak” denilen şey “bir şeyi tamamen hafızadan silmek” demek değildir. “Unutmak” bir şeye gereken önem verilmediği için onun aktif rolünü ötelemek, onu nazar-ı dikkate alacak bir şey olarak görmemektir.
Aslına bakılırsa bu kelime mana olarak tam da ‘ZEKERE’ (zikr) kelimesinin zıddı bir manaya sahiptir.
‘Zikir’, bir bilgiyi daima aktif olarak canlı kılmak, daima kullanıma hazır olarak akılda tutmaktır.
‘Nesee’ ve ‘zikr’ kavramlarının anlaşılması için şöyle bir örnek vereyim: Bir evde uzun süre kullanılmayan veya uzun süre kullanılsa da dikkat edilmediğinden dolayı göz önünde olsa bile görülemeyen eşyalar vardır. Mesela, daima üzerinde gezindiğimiz, bastığımız halıya dikkat etmeyiz. Bu yüzden ondaki incelikleri gözümüzün önünde olsa bile göremeyiz ama mesela TV kumandası daima lazım olan bir alet olduğu için TV odasına girdiğimizde onca eşya arasından hemen onu fark ederiz.
Her gün yüzlerce defa tuttuğumuz kapı koluna dikkat etmeyiz, onu kullanırız ama ona var olarak muamele etmez, onu dikkat almayız.
İşte ‘NESEE’ kelimesinin ifade ettiği anlam budur, yoksa “bir bilgiyi tamamen akıldan silmek” değildir.
Bu noktada, ‘Allah’ kelimesini günde bin defa ağzından çıkaran ama ne söylediğinin, varlığın yaratıcısının adını zikrettiğinin farkına varmayanlar ne kadar çok “Allah” derse desinler ALLAH’I HATIRLAMIŞ veya ALLAH’I ZİKRETMİŞ OLMAZLAR.
Mesela, kendi kendimizi hesaba çekerek şöyle bir soru soralım: Bugün ‘Allah’ ismi kaç defa ağzımızdan çıktı?
Bu soruya net cevap verecek kişi sayısının çok olmadığı muhakkaktır. Çünkü ağızdan çıkan ‘ALLAH’ kelimesi, ağızdan varlığın tek sahibinin ismi olduğu bilinciyle değil REFLEKS olarak çıkmıştır.
Şu kesindir ki günümüz “Müslüman” tipolojisinde, günlük kullanma sıklığı açısından en fazla tekrarlanan kelime kesinlikle ‘Allah’ kelimesidir.
Dillerin öğrenimi için yöntem belirleyenler öğretme metodu olarak işe günlük yaşamda en fazla tekrarlanan kelimeleri tespit etmekle başlarlar. Bu yüzden dillerde ‘aktif’ ve ‘pasif’ kelime ayrımı vardır.
Mesela, Arapların en aktif kullandığı fiiller sıralaması şu şekildedir:
- LEYSE
- VECEDE
- RAE
- ESBAHA
- ARAFE
- EMKENE
- EHAZE
- AADE
- QAME
(The Middle East Centre For Arab STUDİES / Beyrut)
Yine bu kaynağa göre Arapların günlük kullanım tekrarı açısından en fazla kullandıkları isim ‘ALLAH’ ismidir.
Tüm bunlar Müslümanların Allah’ı hiç unutmadıkları anlamına değil HİÇ DİKKATE ALMADIKLARI anlamına gelmektedir çünkü ismi bu kadar çok tekrarlanmasına rağmen Yüce Allah’a gereken saygının hiç gösterilmediği ispat etmeye gerek duyulmayacak kadar ortadadır.
Tekrar eden zikir ve gaflet
Ayette geçen ‘NESEE’ kelimesinin anlamı işte tam da budur: “Adı dillerden hiç düşmese bile ONU DİKKATE ALMAMAK.”
Bu durum öyle bir seviyeye çıkmıştır ki günümüzde yazılan meallerde ‘ALLAH’ ismi çok geçmektedir ama aslında mealde Allah yoktur.
Tefsir yapılmaktadır ve en fazla ‘Allah’ ismi geçmektedir ama pratikte Allah hiç yoktur.
Kur’an’a meal yapılır ama Kur’an yok, meale tefsir yapılır ama Allah yok.
Ayete tekrar dönecek olursak;
Velâ tekûnû kelleżîne nesû(A)llâhe fe-ensâhum enfusehum ulâ-ike humu-lfâsikûn(e)
Ayete verilecek doğru mealin şu şekilde olması gerekmektedir:
ALLAH’I DİKKATE ALMAYANLAR GİBİ OLMAYIN. BU YÜZDEN (O) ONLARA KENDİLERİNİ UNUTTURDU.
Şimdi bu cümlede parantez içinde gösterdiğimiz (O) zamiri ayette geçen فَاَنْسٰيهُمْ (fe-ensâhum) fiilinin FAİLİDİR. Bütün müfessirler bu fiilin faili olarak Allah’ı göstermişlerdir. Oysa hemen üç ayet önce bu fiilin failinin ‘Allah’ değil ‘şeytan’ olduğu gayet kolay bir şekilde anlaşılmaktadır.
Kemeśeli-şşeytâni iż kâle lil-insâni-kfur felemmâ kefera kâle innî berî-un minke innî eḣâfu(A)llâhe rabbe-l’âlemîn(e)
SV MEALİ – Bunlar şeytan gibidirler; şeytan insana: “Görmezlikten gel (kafir ol)” der, o da görmezlikten gelirse, (şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: “Benim seninle ilgim olmaz; ben varlıkların Sahibi olan Allah’tan korkarım.”
İşte ayet kimin kime kimi unutturduğunu gayet açık bir şekilde açıklamaktadır.
Burada Allah’ı dikkate almayan ve şeytan ona “GÖRMEZDEN gel” dediğinde görmezden gelen bir İNSAN tipi anlatılmaktadır.
İnsanın küfür etmesi için yapması gereken ilk şey ALLAH’I DİKKATE ALMAMAKTIR. Allah’ı dikkate almamak ise KENDİ BENLİĞİNİ UNUTMAKTIR.
Allah, -kafir olsun mümin olsun- yarattığı akıllı varlıkların kendilerini ve kim olduklarını unutması için değil HİÇ AKILLARINDAN ÇIKARMAMASI için kitap ve resul göndermiştir.
İşte bunun için ÂDEM kıssasını anlatmaktadır. Âdem’e kendisini, kim olduğunu unutturan ŞEYTANDIR.
Şeytan bunu ÂDEM Allah’ı dikkate almadığı için başarmıştır.
Buna göre ayetin meali kesinlikle şöyle olmalıdır:
(Şeytan) ONLARA KENDİ BENLİKLERİNİ UNUTTURDUĞU İÇİN ALLAH’I DİKKATE ALMAYANLAR GİBİ OLMAYIN.
Bu anlam sadece küçük bir ‘FA’ edatına uyulmamasından dolayıdır, o ‘FA’ edatı ‘sebeb FA’sıdır.
Bu ‘FA’lar bazen kendisinden önceki bazen kendisinden sonraki cümlenin sebep olduğunu bildirirler.
Burada gayet açık bir şekilde kendisinden sonraki cümle kendisinden önceki cümleye sebep olmuştur ve o ‘FA’ ONUN İÇİN ORADADIR.
KUSURSUZ ALLAH’A İMAN EDENLER TAVIRLARINDA, DAVRANIŞLARINDA, HALLERİNDE, HAREKETLERİNDE, YÖNTEMLERİNDE KUSURSUZ ALLAH’I DİKKATE ALMALIDIRLAR.
Fa edatının dilbilgisel işlevleri
Bu mealler ise çok tuhaf bir yaklaşımın sonucudur. Kusursuz Allah’a iman edip cümleleri ve kelimeleri Allah’a kusur isnat edecek şekilde meallendirmek MÜMİN BİR AKLIN İŞİ OLMAZ, OLAMAZ.
Tevbe 9/67 ayetine göre Allah da onları dikkate almadı diyebilir miyiz?
Diyanet Meali – Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir.
ONLAR ALLAH’I DİKKATE ALMADI, ALLAH DA ONLARI DİKKATE ALMADI.
ALLAH ASLA ASLA ASLA ASLA U-NUT-MAZ!
İster MECAZ ister HAKİKİ hiçbir şekilde Allah’a “unutma” fiili ATFEDİLEMEZ.
Müfessirler bu tür şeylere “Elbette Allah unutmadı sadece -MIŞ GİBİ yaptı.” demektedirler. Allah’ın tüm isimlerine yemin ederek ve sonsuz kere O’nu tenzih ederek diyorum, ALLAH ROL YAPMAZ.
En unutulması gereken yaratık ŞEYTANDIR ama Kur’an da Yüce Allah’ın (hâşâ-ağzım kurusun) onu unuttuğuna dair tek bir kullanım yoktur.
Katılımcı: Aynı ‘FA’, Firavun’un son anında “İman ettim.” demesine karşılık “Şimdi mi?” denmesinde de vardır.
Bu da o ayetin mealinin şöyle olmasını mecburi hâle getirir: ONLAR ALLAH’I DİKKATE ALMADIKLARI İÇİN ALLAH DA ONLARI DİKKATE ALMADI.
Müminler şunu bilmelidir: ALLAH ÇOK DİKKATLİ BİR ALLAH’TIR VE ASLA ATLATILAMAZ, ASLA GAFİL BIRAKILAMAZ.
‘FA’nın öncesi sonrasına sebep oluyor: ONLAR ALLAH’I DİKKATE ALMADIKLARI İÇİN ALLAH DA ONLARI DİKKATE ALMADI.
Bu tür ‘FA’larda gizli bir ‘EN’ olduğu da farz edilir, bu durumda cümleyi mastara çevirmek de mümkündür: ALLAH’I DİKKATE ALMAMALARI SEBEBİYLE ALLAH DA ONLARI DİKKATE ALMADI.
Şeytanın “Ben senden uzağım, doğrusu alemlerin rabbi Allah’tan korkarım.” diye meallendirilen ayete de ‘VELA TEKUNU’ diyerek gönderme yapılıyor ama o ayetteki ‘İNNİ BERİUN MİNKE’ ifadesine verilen “Ben senden uzağım.” ifadesi de yanlıştır, “BEN SENİN SUÇUNA ORTAK DEĞİLİM.” demektir.
اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ Bu cümleye verilen “Ben alemlerin rabbi Allah’tan korkarım.” meali de yanlıştır.
Kemeśeli-şşeytâni iż kâle lil-insâni-kfur felemmâ kefera kâle innî berî-un minke innî eḣâfu(A)llâhe rabbe-l’âlemîn(e)
SV MEALİ – Bunlar şeytan gibidirler; şeytan insana: “Görmezlikten gel (kafir ol)” der, o da görmezlikten gelirse, (şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: “Benim seninle ilgim olmaz; ben varlıkların Sahibi olan Allah’tan korkarım.”
Şimdi bu meale göre şeytan “BEN ÂLEMLERİN RABBİ ALLAH’TAN KORKARIM.” diyor, iyi o zaman madem Allah’tan korkuyorsun NE DİYE ‘UKFUR’ diyorsun?
‘Ukfur’ deyince Allah’tan korkmuyorsun da insan ‘kefere’ yapınca mı korkmaya başladın?
Tevbe 3’deki ‘Ennallahe BERİUN minel müşrikine…’deki BERİ’lik gibi.