Başlıklar
KİMİ HAYATLAR VARDIR…
Fırsatlar ve yaşam olanaklarının farklılığı
Kimi hayatlar vardır, o hayat kişiye meseleler hakkında uzun uzun düşünme ve doğru tavırları seçme imkânı vermiştir. Kimi hayatlar vardır, o hayat kişiye meseleler hakkında uzun uzun düşünmenin yanında etrafında bilen kişilerin fikrini de alma imkânı vermiştir. Kimi hayatlar vardır, o hayat kendisinden önce tecrübe edilmiş, her bir ayrıntısı hakkında plan yapılmış ve miras bırakılmıştır. Hemen yakınında sözü dinlenen ve ona yaşamadıklarını ama yaşaması muhtemel olacakları önceden haber veren ve onu meselelere karşı hazırlıklı hâle getirenler vardır. Kimi yaşamlar vardır, başı derde girdiğinde sığınabildiği ve onun adına bu dertleri çözdüğü güvenli sığınakları vardır. Kimi yaşam vardır, ona her şeye geniş ve kuşbakışı bakma fırsatı vermiştir. İşte bu yaşamların her birinde hem ‘söz’ denilen kelimelerin vurgusu farklıdır hem de ‘nezaket’ denilen şeyin atmosferi.
Ama kimi yaşamlar vardır ki kimse önünden gitmemiş, kimse ona önünü göstermemiştir. Kendisinden akıl alabileceği kimse, başı derde girdiğinde sığınabileceği bir sığınak, hikmet dolu sözlerle kendisine hayal kurdurtabilen bir bilge hiç olmamıştır. Söke söke edindiği doğrularını etrafındaki çakallaşmış, kurtlaşmış akıllara karşı vahşice savunmak zorunda kalmıştır. Kimi zaman kendisini aslanların parçaladığı bir geyik, kimi zaman kendisini çakalların kovaladığı bir tavşan, kimi zaman kendisini tilkilerin kaptığı bir tavuk, kimi zaman kendisini hayalinde ejderha olarak canlandırdığı acayip yaratıkların pençesinden kaçmaya çalışan bir kuş gibi hissetmiştir. Hata yaptığında kimse ona “Bu yaptığın hatadır ve doğrusu da şudur.” dememiştir. Kendisi düşmüş, kendisi kalkmış, kendisi yaralarını sarmış, kendisi ağlamış, kendisi gözyaşlarını silmiştir. Bu hayatı yaşamış kişileri önceden tahmin etmek asla mümkün değildir hatta bu kişilerin kendisi bile kendilerini önceden tahmin edemezler.
Annesinin öpe öpe saçlarını taradığı bir kız çocuğunu anlamak ve tahmin etmek mümkündür çünkü bu dünyadaki büyük çoğunluğun yaşadığı bir pratiktir. Babasının emin ellerini sımsıkı tutarak güven içinde zaman geçiren çocukları anlamak mümkündür çünkü bu çoğunluğun yaşadığı bir pratiktir fakat hastalandığında ilaç olmadığı için kendisine ilaç getiremeyen ve sadece seyretmek zorunda kalan babasının kıvranışlarını gören Gazzeli bir çocuğu tahmin etmek imkânsızdır. Umutsuzluğun kanıksandığı, normalleştiği, günlük hayatın parçası olduğu bir ortamda büyüyen çocuğu da bu çocukları büyütenleri de tahmin etmek, öngörmek ve anlamak mümkün değildir. Elinde tuttuğu ekmeğin ununun köstebekler gibi yerin altında kazılan tünellerle kendisine ulaştığını bilen bir anneyi tahmin etmek, öngörmek ve anlamak mümkün değildir. Annesini kanlı saçlarından tanıyan bir çocuğun, o saçları göstererek bu benim annem dediğinde içinde nelerin yıkıldığını ve o yıkıntının altında hangi insani değerlerin kalıp can verdiğini tahmin etmek, öngörmek ve anlamak mümkün değildir. Seyredilen TV haberlerinde kameranın kadrajına giren bombaların düştüğü yerdeki kadınların, çocukların, gençlerin, ihtiyarların, annelerin, babaların, dedelerin, teyzelerin o an yaşama nasıl baktıklarını öngörmek, tahmin etmek ve anlamak mümkün değildir. Öle öle yaşamanın, bombalarla parçalanan cesetlere sarıla sarıla büyümenin ve en sonunda yine bir bomba ile parçalanmanın insanda neleri yıktığını ve o yıkıntıların altında nelerin yok olduğunu tahmin etmek, ön görmek ve anlamak mümkün değildir. Önümüze açılmış dünya haritalarında Gazze’nin ne durumda olduğunu anlamak mümkündür ama Gazze’den dünyanın nasıl göründüğünü anlamak mümkün değildir. Dünyanın diğer yerlerinde yaşayan Müslümanlara Gazzeli Müslümanların nasıl göründüğünü anlamak mümkündür ama Gazzeli mazlum ve masumlara dünya Müslümanlarının nasıl göründüğünü anlamak mümkün değildir ama Yüce Allah’ın indinde nasıl göründüklerini ve ahirette ne durumda olacaklarını tahmin etmek de öngörmek de bilmek de mümkündür.