Kur’an’da İnsan Kelimesinin Takibi

KUR’AN’DA ‘İNSAN’ KELİMESİNİN TAKİBİ

Kur’an’da geçen ‘İNSAN’ kelimelerinin, geçtiği yerlerdeki özellikle olumsuz kullanımlarının içinden çıkamayan ulemâ çözüm olarak marife gelsin ya da gelmesin her bağlamda ‘İNSAN’ kelimesinin TÜR ismi olmadığını söylemekte bulmuşlardır. Tabi ki bunu yaptıktan sonra rivâyetler üzerinden âyete bağlam bulmakta da gevşeklik göstermemişlerdir. Meselâ NİSÂ 28. âyetteki olumsuz kullanım ile ilgili şu söylenmiştir:

يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفًا
Nisâ 4 / 28

Yurîdu(A)llâhu en yuḣaffife ‘ankum veḣulika-l-insânu da’îfâ(n)

İNSAN KELİMESİNİN KURANDAKİ KULLANIMLARI BAĞLAMINDA MEALLERE ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM

(SÜLEYMAN NAROL /TEZ- Bilimname XXXV, 2018/1, 477-504 Yayın Tarihi: 30.04.2018

doi: http://dx.doi.org/10.28949/bilimname.404268)

124_Kuranda_Insan_Kelimesinin_Takibi

124_Kuranda_Insan_Kelimesinin_Takibi

Bu teze göre âyette geçen ‘EL İNSAN’ kelimesi sadece “ERKEKLER” anlamına gelmektedir.

İslâmî literatürde ‘insan’ kavramı yorumları

Bu tezin yazarı tezinin arkasına MÜCÂHİD, İKRİME, SÜDDÎ, SUFYÂN es-SEVRÎ gibi reddedilmesi imkânsız isimler koyunca gerçeğe ulaşmış olmakta âyette tür ismi olarak geçen ‘İNSAN’ kelimesi erkeklere dönüşüvermektedir.

Peki madem dönüştürdüler, âyeti onların anladığı gibi anlayarak devam edelim.

Bu ulemâya göre ERKEKLER ZAYIF YARATILMIŞTIR… İşin içine kadınlar katılmadığına göre KADINLARIN GÜÇLÜ YARATILDIĞI sonucu kendiliğinden çıkmaktadır.

Bu âyetteki ‘İNSAN’ kelimesini “erkeklere” çevirip onların da zayıf yaratıldığını söyleyen bu akıl, iş NİSÂ 34. âyete gelince birdenbire “ERKEKLER KADINLAR ÜZERİNE YÖNETİCİDİR” olduruveriyor.

Ulemâya göre ERKEK zayıf yaratılmıştır ama akıl ve güç bakımından erkeklerden daha aşağı olan kadın daha da zayıf yaratılmıştır.

Kadının akıl ve güç bakımından zayıf yaratıldığı benim söylememim değil RÂZÎ dahil ulemânın tamamının söylemidir. Yine aynı şekilde ‘İNSAN’ kelimesinin geçtiği Nâzi’ât 35. âyetle ilgili ULEMÂ şunları söylemiştir:

124_Kuranda_Insan_Kelimesinin_Takibi

124_Kuranda_Insan_Kelimesinin_Takibi

Bu âyetteki ‘İNSAN’ kelimesi ise ulemânın değerli katkılarıyla insan türünü değil, insan türünün içindeki kâfir insanı kasteden bir kelimeye dönüşmüştür.

‘İnsan’ kelimesinin olumsuz kişiler olarak değerlendirilmesi

Değerli araştırmacımız(!) hızını alamamış, arkasına aldığı rivâyetlerle ‘İNSAN’ kelimesinin geçtiği 43 yerde insan türünü değil de KÂFİR İNSANI kastettiği sonucuna ulaşmıştır.

124_Kuranda_Insan_Kelimesinin_Takibi

Yine hızını alamayan müfessirlerimiz AHZÂB 72. âyette geçen “Biz emaneti…” şeklinde başlayan âyetin sonunda gelen ifadenin ‘ÂDEM’ olduğu husûsunda ittifak etmiş gibidirler.

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًاۙ
Ahzâb 33 / 72

İnnâ ‘aradnâ-l-emânete ‘alâ-ssemâvâti vel-ardi velcibâli feebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâ-l-insân(u)(s) innehu kâne zalûmen cehûlâ(n)

Birdenbire ‘İNSAN’ kelimesi de ‘ÂDEM’e dönüşmüş, zımnen Âdem’in kâfir ve câhil olduğu bile söylenebilmiştir.

İşin buraya vardığını gören ULEMÂ, kâfirliğin ve cahilliğin Âdem’e nasıl yakıştırılacağı husûsunda bin dereden su getirmeyi de ihmâl etmemişlerdir.

Yine ‘İNSAN’ kelimesi hakkında işin içinden çıkamayan ulemâ bu sefer meseleyi tersine çevirerek LOKMAN 14. âyetin SAD B. EBİ VAKKAS hakkında olduğunu söylemişlerdir.

HANBEL, BEYHAKİ, HİBBAN, BUHARİ VE MÜSLİM’den devşirilen rivâyetleri de âyetin arka planına koyan ulemâ böylelikle yine TÜR ismi olan bir kelimeyi ÖZEL BİR KİŞİYE çevirebilmişlerdir.

Kur’an’ın tamamına bakıldığında ‘İNSAN’ kelimesi hakkında neredeyse OLUMLU tek bir söz bile söylenmediği görülecektir.

Yaratılma biçimi bile kötü târif edilmiştir:

اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًاۙ
Me’âric 70 / 19

İnne-l-insâne ḣulika helû’â(n)

TDV Meali – Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.

اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ
Yâsîn 36 / 77

Eve lem yerâ-l-insânu ennâ ḣalaknâhu min nutfetin fe-iżâ huve ḣasîmun mubîn(un)İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş

TDV Meali – İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًاۙ
Ahzâb 33 / 72

İnnâ ‘aradnâ-l-emânete ‘alâ-ssemâvâti vel-ardi velcibâli feebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâ-l-insân(u)(s) innehu kâne zalûmen cehûlâ(n)

TDV Meali – Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.

وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ
Hac 22 / 66

Vehuve-lleżî ahyâkum śümme yumîtukum śümme yuhyîkum(k) inne-l-insâne lekefûr(un)

O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür.

قُلْ لَوْ اَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَٓائِنَ رَحْمَةِ رَبّ۪ٓي اِذًا لَاَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْاِنْفَاقِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ قَتُورًا۟
İsrâ 17 / 100

Kul lev entum temlikûne ḣazâ-ine rahmeti rabbî iżen leemsektum ḣaşyete-l-infâk(i)(c) vekâne-l-insânu katûrâ(n)

TDV Meali – De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır!

وَاِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ اِلَّٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا نَجّٰيكُمْ اِلَى الْبَرِّ اَعْرَضْتُمْۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ كَفُورًا
İsrâ 17 / 67

Ve-iżâ messekumu-ddurru fî-lbahri dalle men ted’ûne illâ iyyâh(u)(s) felemmâ neccâkum ilâ-lberri a’radtum(c) vekâne-l-insânu kefûrâ(n)

TDV Meali – Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O’ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.

Nahl/4

خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ

Ḣaleka-l-insâne min nutfetin fe-iżâ huve ḣasîmun mubîn(un)

Tefsir ve meal anlayışlarının eleştirel değerlendirmesi

TDV Meali – O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.

Bu kadar olumsuz sıfatlarla anılan bir varlığa şeytanın düşman olması anlamsızdır. Çünkü bu tanıtımlarla şeytan insana düşman değil DOST olur.

Şeytan zaten insanı “aceleci, kâfir, cimri, nankör, câhil” yapmak için uğraşır. Oysa meal ve tefsirlere göre İNSAN daha yaratılırken zaten şeytanın yapmak istediği şekilde yaratılmıştır.

Yani zaten câhil, nankör, kâfir, aceleci olan birini şeytanın kâfir yapmaya uğraşmasının anlamı yoktur.

Meal ve tefsirlerin içinde bulunduğu bu karmaşa bizi ‘İNSAN’ kelimesi üzerinde çok daha derin araştırmalar yapmaya mecbur bırakmaktadır. Değilse ‘İNSAN’ kelimesi her okuyanın kendisine göre anlam yüklediği bir kelimeye dönüşmüş durumdadır.

Kavramlar: