Başlıklar
Vehuve-lleżî enzele mine-ssemâ-i mâen feaḣracnâ bihi nebâte kulli şey-in feaḣracnâ minhu ḣadiran nuḣricu minhu habben muterâkiben vemine-nnaḣli min tal’ihâ kinvânun dâniyetun vecennâtin min e’nâbin ve-zzeytûne ve-rrummâne muştebihen veġayra muteşâbih(in)(k) unzurû ilâ śemerihi iżâ eśmera veyen’ih(i)(c) inne fî żâlikum leâyâtin likavmin yu/minûn(e)
“Nebat” Kavramının Anlamı ve Potansiyel Üzerindeki Rolü
“Meallerin çoğunda bu ayetteki ‘FEEHRACNA BİHİ NEBATA KULLİ ŞEY’İN’ cümlesindeki izafetin karşılığı verilememiş.
‘Nebata kulli şey’in’ … “Her bir şeyin nebatı”
Demek ki ‘NEBAT’ her bir şey’de var olan bir “potansiyel”.
Devamında “…ondan ‘habben muterakiben’ çıkaracağımız bir filiz çıkardık…” yani “semeresi ‘habben muterakiben’ olacak bir filiz çıkardık.”
Buradan ‘NBT’ kökünün “‘semere’ gayesiyle yüklenmiş potansiyel” olduğunu anlayabiliriz.
Meryem annemizin ‘ENBETE’ edilmesi de “semeresi İsa resulümüz olacak bir potansiyel yüklenip bu gayeye göre yetiştirilmesi” olmalı…”
(Güneş hanım’ın tespiti ve tanımı)
Evet, tanımınızdaki anahtar kelime “GAYE”.
“Nebete” Fiilinin Amaca Yönelik Kullanımı
‘NEBETE’ kelimesinin “bitmek, yetiştirmek, görünmek, dikmek, ekmek” şeklindeki lügat anlamlarının tamamı ancak bir “gaye” olunca anlam kazanan manalardır, zaten herhangi bir gayesi olmadan yapılan “yetiştirmenin” bu kelime ile ifade edilmesi mümkün değildir.
‘NEBETE’ kelimesi bu kelimeye mef’ul olabilecek kelimeden daha ziyade “failin amacını” açığa çıkarmaktadır. Dikkat edilirse zaten “ekmek, bitirmek, yetiştirmek” gibi ifadeler tek başına failin gayesinden başka bir anlam vermemektedir çünkü kelimenin şu tür boşlukları vardır:
“Yetiştirmek” … de neyi yetiştirmek?
“Bitirmek” … de neyi bitirmek?
“Görünür hâle getirmek” … de neyi görünür hâle getirmek?
Yani bu kelime tek başına sadece ve sadece failin gayesini anlatır. Bir mef’ul aldığında ise failin gayesinin o mef’ul üzerinde tahakkuk etmesini sağlar. Mesela, ‘NEBETE’L HABBE’ (tohumu ekti) şeklinde bir cümle kursak bu “(Basitçe) tohumu toprağa koydu.” anlamında değildir. Bu, “Tohumu toprağa kendisindeki potansiyeli açığa çıkarsın diye koydu.” anlamındadır.
‘NEBETTÜ’Ş ŞECERA’
‘NEBETTÜ’L VELEDİ’
‘NEBETTÜ’N NESLİ’
‘NEBETTÜ’L ZER’A’
gibi ifadelerin tamamı failin bir gayeye matuf olarak bütün bu işleri yaptığı anlamına gelir.
Failin ‘NEBETE’ fiilini bir gayeye matuf olarak yapması ise fiiline mef’ul olan nesnede, fiiline cevap verecek bir potansiyelin kuvve olarak var olduğuna inanması gerekir yoksa zaten ‘NEBETE’ fiilini yapmasının bir anlamı olmaz.
Kişi önce tohum olduğuna sonra da o tohumda bir potansiyel olduğuna daha sonra da uygun şartlarda o potansiyelin açığa çıkacağına inanmaz ise zaten ‘NEBETE’ fiilini yapmaz yani kişi ‘NEBETE’ fiiline mef’ul olacak nesne hakkında bir ÖN BİLGİ sahibi değilse ‘NEBETE’ fiilini yapmaz, yapamaz. İşte, “gaye”yi oluşturan şey o ön bilgidir.
Doğadaki Çeşitlilik ve “Nebete” Kavramının İlişkisi
Tabiattaki bitki çeşitliliği ve yaygınlığı sanılanın aksine insan türüne değil, insan dışındaki türlere (hayvan, böcek, başka bitkiler, rüzgâr, yağmur vs.) bağlıdır ama doğal düzen böyle olmasına rağmen mesela “Yağmur bitkiyi yetiştirdi.” denmez.
Bitkilerin meyvelerini yiyen hayvanlar, yedikleri bitkinin tohumunu dışkı olarak çıkararak bitkinin başka yerlere taşınmasını sağlarlar ama hiçbir zaman mesela “Maymun inciri yetiştirdi.” denmez çünkü hiçbir hayvan veya doğa olayı varlıktaki potansiyeli bilmez yani getirilen bu tanım kanaatimce çok isabetli.