Başlıklar
RUBAİ MÜCERRED’E MÜLHAK KELİMELER HAKKINDA KISA BİR AÇIKLAMA
Bilindiği üzere Arapçada fiiller SULASİ, RUBAİ ve HUMASİ olmak üzere beş temel üzerine bina edilmişlerdir. Fakat bunun yanında bir de RUBAİ MÜCERRED’E MÜLHAK olan kelimeler vardır.
Mülhak sözcüğünün kökeni ve anlamı
‘MÜLHAK’ kelimesi (lam+ha+qaf) kök harflerinden türemiş if’al babının ism-i mefulü olan bir kelimedir. Kelimenin anlamı “dahil edilen, katıştırılan, eklenen” anlamındadır.
Bu noktada “RUBİYE MÜLHAK ETMEK” demek şu anlama gelmektedir: Aslı üç harfli olan bir kelimeye kendinde bulunan veya bulunmayan bir harf ekleyerek onu başka bir kelimenin anlamına benzetmek, o kelimenin anlamına ilhak etmektir.
Bir örnek verecek olursak جعفر (Ca’fer= cim+ayn+fa+ra) kelimesi rubai mücerred bir kelimedir. Sulasi mücerred bir kelime olan ve kökü وكب kelimesine kendi cinsinden bir ك harfi eklenerek كركب haline getirilen ‘KEVKEB’ kelimesi rubai mücerrede mülhak edilerek ‘CA’FER’ kelimesinin anlamına benzetilmiştir.
‘Ca’fer’ kelimesi “dere, küçük ırmak, dolu nehir, büyük nehir” anlamlarına gelen bir kelimedir.
‘VEKEBE’ kelimesi ise “kalkıp dikilmek, devam etmek, sürdürmek, azimle devam etmek” anlamındadır.
Bu kelimeye bir ‘KEF’ ilave edilerek ‘KEVKEB’ haline gelen kelime ‘vekebe’ kökündeki “dikilmek” manasını alarak “geceleri dikilen yıldız” anlamına gelmiştir.
Veya ‘vekebe’ kökündeki “devam etmek” manası göz öne alınarak “kişinin neslini kendisi ile devam ettirdiği ‘soy’” anlamına gelebilmiştir.
FAKAT: ‘Rubai mezide mülhak’ olan kelimeler hakkında da ‘rübai mezid’ kelimeler hakkında da yüzyıllardır süregelen bir tartışma vardır. Bu tartışma dilin kelime türetme mekanizmasının nasıl işlediği temeline dayanan bir tartışmadır. Çünkü az önce örneğini verdiğimiz ve ‘rubai mücerred’ sayılan ‘CA’FER’ kelimesinin de aslında sulasi mücerred bir kelimeye bir harf eklenerek rubai hâle getirildiği söylenmektedir.
Mülhak kullanımında dilbilgisel kurallar
Bu noktada kelimenin ‘FERRA’ya ‘AYN’ eklenerek ‘AFERA’ kelimesine ona da ‘CİM’ eklenerek ‘CA’FERA’ kelimesine ulaşıldığı da söylenmektedir.
Öte yandan ‘rubai mezide mülhak’ olan kelimelerin aslında BİLEŞİK kelimeler olduğu, yani cümle oldukları, onların kısaltılarak rubai bir kelimeye dönüştürüldüğü de söylenmektedir.
Mesela, ‘HAVQALE’ ifadesi aslında “‘la havle vela kuvvete illa billah’ dedi.” anlamına gelen bir cümlenin kısaltılmış hâli olduğu söylenmektedir ki tek örnek bu değildir. Mesela, ‘BESMELE’ kelimesi de bu şekilde ifade edilmektedir yani ‘BESMELE’ demek “’bismillahirrahmanirrahim’ dedi.” anlamındadır.
Veya ‘KALKALE, ĞARĞARA, SALSALA’ gibi kelimeler de böyledir.
Bu açıklamayı şunun için yaptım… Kur’an’da geçen dört harfli kelimelerin manalarına sadece sözlükler üzerinden bakmak yanlış bir sonuca götürebilir.
‘Rubai mezide mülhak’ 6 tane bab vardır. Bu bablarda aslı sulasi mücerred olan üç harfli bir kelimeye hangi harfin eklendiğini gösteren bablardır.
Bu bablar önemlidir. Çünkü, üç harfli bir kelimenin başına mı ortasına mı yoksa sonuna mı harf eklendiği tespit edilmeden kelimenin anlamını tespit etmek mümkün değildir.
Mesela ‘KEVKEB’ kelimesinin ‘KEBBEBE’ kökünden mi yoksa ‘VEKEBE’ kökünden mi geldiği tartışmalıdır. Bu tartışma “YILDIZ” veya “SOY” kelimesinin tasavvurdaki anlamlarının ne yönde olması gerektiği ile alâkalı bir tartışmadır.
Birisi ‘soy’u “devam eden bir nehir”e benzetse kök ‘VEKEBE’ olur, diğeri “yavaş yavaş eğrilen bir yumak”a benzetse kelimenin kökü ‘KBB’ olur.
Biri ‘yıldız’ın “aşama aşama yapılıp top haline gelmek”i tasavvur etse kelimenin kökü ‘KBB’, diğeri “dikilip ortaya çıkan, parlayan” anlamını tasavvur etse kelimenin kökü ‘VKB’ olur.
Bu noktada özellikle Kur’an’da geçen ‘RUBAİ’ kelimelerinin anlamını tespit ederken meseleye ta en dipten yani MUDAAF fiillerden başlamak gerekmektedir. Buna dikkat edilmemesi durumunda müfessir ve meal yazarlarının içine düştükleri hatanın bir benzerinin içine düşülmüş ve onların yüzyıllardır devam ettirdikleri yanlışlar devam ettirilmiş olur.