Başlıklar
SADECE ALLAH’A BÜKÜLEN BAŞLAR İÇİN
Kur’an’ı Kur’an ile anlama metodu
(Meclisten dışarı bir söz)
Kendisini müktesebat dinine ikna edenin, insanlığın karşılaştığı bireysel ve toplumsal sorunların çözümlerini geçmiş ulemanın biriktirdikleri arasında arayanın, geçmiş algısını seküler veya dinler tarihçilerinin anlattıkları üzerine kurgulayanın, varlığa bakışını ve tasavvur dünyasını kelam, felsefe, ideoloji, çıkarımlar, menkıbeler, hikayeler, masallar, rivayetler üzerine bina edenin “Kur’an’ı sadece Kur’an ile anlama” metodundan alabileceği hiçbir şey yoktur. Çünkü “Kur’an’ı Kur’an ile anlama” metodu her şeyden önce insanlığı çıkmazlara, karanlığa, çözümsüzlüğe, akıldışılığa, merhametsizliğe, çatışmaya, çaresizliğe mahkûm eden seküler veya geleneksel müktesebâta bir isyandır.
Kur’an da dahil olmak kaydıyla insan türünün elindeki bilginin sonraki nesillere aktarımı “ittifak ve tevarüs” yolu ile olmaktadır. İçinde yaşadığımız dünyanın tanımından, uzayın derinliklerine, meyvesini yediğimiz ağaçtan, içtiğimiz suya, bireyi olduğumuz toplumlardan konuştuğumuz dile varana kadar her şeyin tanımını bize ittifak ve tevarüs yolu ile gelen bilgilerle yapmaktayız. Yüce Allah’ın merhametinin eseri olan Kur’an, bize kadar tevarüs eden her çeşit bilginin hangisinin üzerinde doğru ittifakın ve doğru tevarüsün olduğunu öğreten ve her tür bilginin ittifak ve tevarüs temellerini ortaya koyan, ölçüleri belirleyen tek ve biricik kaynaktır.
İçinde yaşadığımız çağa, üzerinde gezdiğimiz dünyaya, türdeş olduğumuz insanlığa, bireyi olduğumuz toplumların haline baktığımızda kopkoyu bir karanlığın, giderilemez bir cehaletin, vahşi hayvanları bile korkutacak bir acımasızlığın, merhamet denen şeyin varlığını bile unutturacak nefretin hüküm sürdüğünü görmemek için taş gibi hissiz bir varlık olmak gerekmektedir. İnsanlığın bu hâli İblis’in daha en başta söylediği “Onları cahiliyeden kaynaklanan boş inançlara sevk edeceğim.” sözünün gerçekleştiğini göstermektedir. Yani İblis sözünde durmuş, insanlığı Yüce Allah’ın öğretisinden uzaklaştırıp boş hayallere sevk etmiştir.
Fakat her İblis’in bir ‘İLLA’sı vardır. O ‘İLLA’; Yüce Allah’ın kitabını kendisine tek rehber edinip her türlü ayartıcı süslemelere, ışıklı neonlara, parlak vaatlere rağmen ondan başkasına sarılmayı aklının ucundan bile geçirmeyen, her türlü eziyete rağmen çözümlerini Yüce Allah’ın kitabından başka bir yerde aramayan yiğit insanlardır. Kimsenin teklif etmesine gerek kalmadan iyiliğe gönüllüce koşanlardır. Kimsenin tehdit etmesine gerek kalmadan kötülükten vazgeçen insanlardır, kimsenin ikna etmesine gerek kalmadan hatasından dönen insanlardır.
O ‘İLLA’; şerefi, haysiyeti, onuru sadece Yüce Allah’ın kitabında arayanlardır.
Kendisini müktesebâta ikna eden her kişi bilsin ki Yüce Allah o dini asla kabul etmeyecektir.
İnsanlığın kurguladığı seküler veya dini tarih bilgisi sadece o yazılanları okumayanları ikna eder, devasa bir moloz yığınından başka bir şey olmayan o tarih sadece kemiyete önem verenleri ikna eder.
İsimlerini yazmanın bile yarım sayfa tuttuğu kişilerin yazdığı tefsirler sadece onları okumayanları veya okusalar bile onları kutsallaştıranları ikna eder.
Rivayetlerin anlattığı resuller; Allah’ı bilmeyen, rivayetleri anlamayan, hiçbir resule tâbi olmayan, Allah’ın resullerinin Allah’ın anlattığı gibi olduğuna razı olmayanları ikna eder.
Rivayet, kelam ve sahih iman
Kelamlar, felsefeler, ideolojiler, Yüce Allah’a kulluğun “işittik ve itaat ettik” demek olduğunu bir türlü içselleştirmeyen, Allah’a bükülmeyen başını her türlü sahte ilâha eğmek için çırpınanları ikna eder.
Allah’ın tüm isimlerine sonsuz kere yemin ederim ki SADECE ALLAH’A BÜKÜLEN BİR BAŞI HİÇ KİMSE HİÇBİR ŞEKİLDE KUR’AN’DAN BAŞKASINA İKNA EDEMEZ.
Allah’ın tüm isimlerine sonsuz kere yemin ederim ki ALLAH’A, AHİRETE, RESULLERE, MELEKLERE, KİTAB’A İMAN EDEN BİRİNİ HİÇKİMSE BU DÜNYAYA RAZI EDEMEZ.