Başlıklar
Kâle keżâlike kâle rabbuke huve ‘aleyye heyyinun vekad ḣalektuke min kablu velem teku şey-â(n)
Meryem 9. Ayette ‘Şey’ ve ‘Varlık’ Kavramları
Bazı sözler vardır ki her biri diğerini zorunlu kılan neredeyse sonsuz anlam katmanlarına sahiptirler.
Görünüşte sadece Zekeriya’ya “ihtiyar eşinin çocuk doğuracağının mümkün olduğunu” söyleyen bu ayet bir açıdan insanlık tarihinde her dönem ve her devirde yapılan bir varoluş tartışmasına son noktayı koyan bir anlamın kapısını da aralamaktadır
Yüksek akıl olarak tabir edilen düşünce seviyesinde anlaşılacağı düşünülen meseleler karmaşıklıktan uzak bir şekilde ifade edilmektedir. Bu da o anlam katmanına aklı olan her insanın çıkabileceği anlamına gelmektedir.
Ayetteki şu küçük cümle (وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا) (vekad ḣalektuke min kablu velem teku şey-â(n)) insanlar tarafından taşınması bile takat gerektiren devasa bir anlam barındırmaktadır.
Basitçe “Önceden sen ‘şey’ değilken seni de yarattı.” şeklinde çevrilen bu cümleye birazcık yakından bakıldığında hiç de sıradan bir cümle olmadığı anlaşılmaktadır.
Cümledeki şu ifade: (وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا) (velem teku şey-â(n))) birebir çeviride şöyledir: “Olmamıştın sen şey.”
İşte bu cümle Zekeriya’nın “şey” olmadan önce de “var” olduğu anlamına gelir.
Bu da beraberinde şu kadim soruyu gündeme getirir: “Şeylerin hakikati nedir?”
Cümledeki ‘min kabl’ ifadesi de bu anlamı destekler bir ifadedir yani Zekeriya ‘şey’ olmadan önce de vardı; vardı ama ‘şey’ olmamıştı.
Bu durumda “‘Şeyler’ ‘şey’ olmadan önce nasıl var olabilirler?” ve “Şeylerin ‘şey’ olması ne şekildedir?” sorusu daha da önem kazanır. Aslında burada önem kazanan şey soru değil, sorunun cevaplanma imkânının belirmiş olmasıdır.
Buradan çıkan “Sen değildin ‘şey’.” ifadesindeki ‘şey’ ifadesi nekredir ve cins belirtir yani “Sen ‘şey’ türünde değildin.”; “Vardın ama ‘şey’ türünde değildin.”
Dikkat edilirse bu cümlede “SEN YOKTUN.” denilmemektedir, “SEN VAR DEĞİLDİN.” de denilmemektedir; “SEN ‘ŞEY’ OLMAMIŞTIN.” / “SEN ‘ŞEY’ DEĞİLDİN.”
Bu cümleyi kendisinden önceki cümlenin “hal”i olarak aldığımızda (ki hal zaten), “SEN ‘ŞEY’ DEĞİLKEN…” / “SEN ‘ŞEY’ OLMAMIŞKEN…” şeklinde bir anlam çıkar. Böylesi bir cümlenin kendisinden önceki cümleye HAL olması ise Kur’an’ın mucizesidir çünkü “hal” olan için “olabilen bir şey”dir, olmayanın hali olmaz.
Zekeriya’nın ‘ŞEY’ olmamış bir hali var yani…
Bu sözün Zekeriya’ya hiç beklemediği ‘Yahya’ için söylenmiş olması ise ayrı bir mucizedir.
Bu, Yahya’nın Zekeriya için beklenmedik bir durum olduğu ama ilahi planda Yahya’nın hep var olduğu anlamına gelmektedir.
Ayette Geçen ‘Kun’ ve İlahi Hareket
Daha önceki derslerimizde varlığın hakikatinin ‘kun’dan ibaret olduğunu söylemiştik.
‘Kun’, Yüce Allah’ın kendi ilmine hareket kazandırmasıdır. Bu hareket, bildiğimiz manada el-kol kaldırmak, kaş-göz oynatmak, iki dudağı hareket ettirmek gibi bir hareket değildir.
Künhüne asla vakıf olunamayacak bir enerjinin (ki “enerji” kelimesini acizliğimden kullanıyorum) harekete geçmesidir bu.
Bu hareket yönsüz, mekânsız, zamansız, cisimsiz bir harekettir.
İşte varlığın hakikati o harekettir.
Bu hakikat Kur’an’da ‘kun’ olarak ifade edilmiştir.