İttifak ve Tevarüs: Namaz Ritüellerinin Kaynağı

Namaz Ritüellerinin Kaynağı ve Kur’an’daki Yeri

Bildiğiniz gibi namaz kılmaktayız. Kıldığımız namazların rekât sayılarını hiç tartışma konusu yapmadan şunu sormak istiyorum. Kıldığınız namazlarınızda “iftitah tekbiri” ile namaza başlıyor, bir rükû ve iki secdeyi bir rekât sayıyor ve namazı tahiyyattan sonra sağa-sola selam vererek bitiriyorsunuz… “İttifak ve tevarüs”ü devre dışı bırakarak size soruyorum. Namazın iftitah tekbiri ile ayakta başlayacağını, her rekâtta bir rükû ve iki secde olduğunu nereden aldınız?

Neden namaza ayakta başlıyorsunuz? Namazın secde ile veya rükû ile başlamadığını nerden biliyorsunuz?

Evet, Kur’an’da namazın kıyamı, rükûsu, secdesi, kıraati olduğu çıkmaktadır ama bir rekâtın nerede başladığı, nerede bittiği, rükû ve secde sayısı, sağa-sola selam vererek namazı bitirmek yoktur. O halde lütfen bana söyleyin, namazın rekatlarının bu şekilde olduğunu nerden aldınız? 

İttifak ve Tevarüs: Namazın Şekli ve Kur’an

Bir yandan benim “ittifak ve tevarüs”ü gündeme getirmemi neredeyse hayal kırıklığı olarak lanse edenler var ama diğer taraftan “ittifak ve tevarüs” ile rekâtları herkes gibi yerine getiriyorlar, bu bir çelişki değil midir?

Namazları kaç rekât kıldığınızla hiç ama hiç ilgilenmiyorum bile… İster bir rekât kılın ister iki ister dört, bu şimdilik hiç önemli değil. Namaz kılarken siz de herkes gibi ayakta namaza başlıyorsunuz… Namazın ayakta başladığı Kur’an’da yoktur, sonra rükû ediyorsunuz, kıyam ve kıraatten sonra bir kere rükû edileceği Kur’an’da yoktur. Rükûdan sonra doğrulup iki kere secde edileceği Kur’an’da yoktur ama sizin de rekâtlarınız herkesin rekâtları gibidir… Rekât şekillerinin böyle olduğunu siz nerden aldınız? 

Siz namazın rekâtlarını Kur’an’dan çıkarmadınız, tam tersi çocukluğunuzdan beri namazın şeklinin bu olduğunu size tevarüs ettiren annenizden, babanızdan, arkadaşınızdan veya hocanızdan aldınız. Bu TEVARÜS değilse nedir? 

Buradan sonrasını büyük harflerle yazıyorum ki benim ittifak ve tevarüsü hangi çerçevede ele aldığımın altı çizilsin… 

“İTTİFAK VE TEVARÜS” ASLA KUR’AN’A EKLEMLENEN BİR BİLGİ KAYNAĞI DEĞİLDİR AMA İSTESEK DE İSTEMESEK DE SAHİP OLDUĞUMUZ HERŞEY HATTA İMAN ETTİĞİMİZ KUR’AN BİLE BİZE “İTTİFAK VE TEVARÜS” YOLU İLE GELDİ. İYİ YA DA KÖTÜ DÜNYANIN TÜM İNSANLARI DAİMA “İTTİFAK VE TEVARÜS”E MÂRUZ KALMAKTADIR. KUR’AN, “İTTİFAK VE TEVARÜS”Ü BİR BİLGİ KAYNAĞI OLARAK GÖRMEZ, TAM TERSİ KUR’AN, İNSAN TÜRÜNÜN HER ŞEKİLDE MÂRUZ KALDIĞI “İTTİFAK VE TEVARÜS”E ÖLÇÜLER KOYAR. 

Kur’an’da Tevarüs Kavramı ve Örnekleri

Kur’an’ın birçok yerinde “Ataları kötü yolda olanların atalarının yolunu izlememeleri gerektiği” defalarca vurgulanır. Ama ataları doğru yolda olanların yollarının devam ettirilmesi de defalarca ve ısrarla vurgulanır. 

“İttifak ve tevarüs” hususunda keşke Kur’an’daki ‘VERESE’ kökünden türemiş kelimelere ve o kelimelerin geçtiği ayetlere ve konulara biraz daha yakından baksanız. O zaman eminim ki ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. 

Mesela, şu ayete bakalım:

7:137

Veevraśnâ-lkavme-lleżîne kânû yustad’afûne meşârika-l-ardi vemeġâribehâ-lletî bâraknâ fîhâ vetemmet kelimetu rabbike-lhusnâ ‘alâ benî isrâ-île bimâ saberû vedemmernâ mâ kâne yasne’u fir’avnu vekavmuhu vemâ kânû ya’rişûn(e)

TDV MEALİ – Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helâk ettik.

Mesela bu ayette “‘el-ard’ın miras bırakıldığı” söylenmektedir. Yani TEVARÜS ettirildiğinden bahsedilmektedir.

Kur’an’ın birçok yerinde Süleyman kıssaları anlatılır ama Süleyman’ın konumu şu şekilde açıklanır:

27:16

Veveriśe suleymânu dâvûd(e) vekâle yâ eyyuhâ-nnâsu ‘ullimnâ mentika-ttayri veûtînâ min kulli şey-/(in)(s) inne hâżâ lehuve-lfadlu-lmubîn(u)

TDV MEALİ – Süleyman Davud’a vâris oldu ve dedi ki……

Bu ayet, Süleyman’ın her neye sahip olduysa onu TEVARÜS yolu ile aldığını gayet açık bir şekilde göstermektedir. 

35:32

Śumme evraśnâ-lkitâbe-lleżîne-stafeynâ min ‘ibâdinâ(s) feminhum zâlimun linefsihi veminhum muktesidun veminhum sâbikun bilḣayrâti bi-iżni(A)llâh(i) żâlike huve-lfadlu-lkebîr(u)
TDV MEALİ – Sonra Kitab’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur. 

Ne yazık ki bu meal yazarları ayette geçen ‘EVRESNA’ fiilini hiç olmayacak şekilde “verdik” şeklinde çevirmişlerdir. Bu meal yazarlarının ilkesizliklerini bir kenara bırakarak ‘EVRESNA’ kelimesine kendi anlamını verecek olursak bu ayette KİTABIN DA TEVARÜS ETTİRİLDİĞİ GAYET AÇIK BİR ŞEKİLDE SÖYLENMEKTEDİR.

40:53

Ve lekad âteynâ mûsâ-lhudâ ve evraśnâ benî isrâ-île-lkitâb(e) 

40:54

Huden ve żikrâ li-ulî-l-elbâb(i)

TDV MEALİ – 53, 54. Andolsun ki biz Musa’ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitab’ı miras bıraktık.

Yine bu ayet Musa’ya verilen kitabın “TEVARÜS” yolu ile sonrakilere intikal ettirildiği söylenmektedir.

Şimdi Kur’an’da ‘TEVARÜS’ ile ilgili bu kadar çok ayet varken benim ‘TEVARÜS’ denen olguyu sanki “KUR’AN + TEVARÜS” şeklinde sunduğuma dair getirilen eleştirilere katılmam asla mümkün değildir.

Hep şunu söyledim ve söylemeye de devam edeceğim… Her türlü eleştiriye açığım, ama eleştiri getirecek arkadaşlarımızın en azından benim kadar çaba sarf etmeleri ve ayetler üzerinden konuşmaları ve “Sadece Kur’an” prensibi ile hareket etmeleridir. Bu yapılmadan getirilen eleştiriler konuyu zenginleştirmediği gibi konuyu da daha doğru bir istikamete sokmamaktadır. 

Özetin özeti mesabesinde olsa da benim gündeme getirdiğim “ittifak ve tevarüs” konusunun hangi çerçevede olduğunun altını bir kez daha çizmemde fayda vardır:

  1. “İttifak ve tevarüs” Kur’an’ın yanına, sağına soluna, altına-üstüne, kenarına-köşesine eklemlenen bir bilgi kaynağı değildir.
  2. Mamafih insan türü sahip olduğu her şeyi “ittifak ve tevarüs” yolu ile almaktadır. Şu anda yazı yazdığımız, ekranına baktığımız bu bilgisayarı veya telefonu bile ortaya çıkartan şey “İTTİFAK ve TEVARÜS”tür.
  3. Bu durumda insan türü daima “ittifak ve tevarüs”e maruz kalmaktadır. Maruz kaldığı “ittifak ve tevarüs” tarihten fiziğe, matematikten kimyaya, astronomiden dilbilgisine, yeme alışkanlıklarından kültüre, sosyal çevrenin dokusundan gelecek anlayışına kadar her alanı kaplamıştır.  İnsan türünün yoğun olarak maruz kaldığı bu “ittifak ve tevarüs”e karşı bir savunma geliştirmesi, analitik olarak yaklaşıp “kötü ve iyi” ayrımını yapabilmesi için değişmez, evrensel bir ölçüye ihtiyacı vardır. Ve o ölçü kesinlikle “SADECE KUR’AN”dır.
  4. “İttifak ve tevarüs” yolu ile bize gelen her şey ne toptan iyidir ne de toptan kötüdür. Kur’an ister iyi ister kötü olsun her türlü tevarüsün kör bir taklitle alınmasına da reddedilmesine de karşıdır. O, annesinden doğmuş her insana kendi orijinal hayatını yaşaması, kendisinden öncesine ve kendisinden sonrasına doğru tasavvur ve bilinç ile yaklaşma imkânı veren bir kitaptır. 

“İttifak ve tevarüs” bizim dostumuz da düşmanımız da değildir. Her ikisi de istesek de istemesek de MARUZ kaldığımız olgulardır. 

Maruz kaldığımız bu olguların kötü yönlendirmesinden kurtulmak, iyi yönlendirmesi için de bilinç sahibi olmak zorundayız ve muhtaç olduğumuz bu bilinç kesinlikle ve kesinlikle sadece KUR’AN’DA VARDIR.

Kuru fasulye ve pilav yemeklerini sevmek bizim bilinçli tercihlerimiz veya kuru fasulyenin bilimsel ve ilimsel analizini yapmamızın sonucu değil, tevarüsün sonucudur.

Türkiye’de yaşadığımız için isimlerimizin “Sinan, Ramazan, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Kemal” olması bilinçli tercihlerin sonucu değil, tevarüsün sonucudur. Eğer Kazakistan’da doğmuş olsaydınız adınız “Nurbek, Nurbol, Kayrat, Dinmuhammed, Didar” olacaktı. 

Bunlar toplumların tevarüs ettirdiği şeylerdir. 

Konuştuğumuz dil, üzerinde yaşadığımız topraklar ve hatta gezegenin son hali tevarüs yolu ile bize gelmiştir. 

Günümüz dünyasında halı dağıttığınız servis arabaları geçmişten gelen bilgilerin tevarüs ettirile ettirile bize kadar gelen bilgilerin sonucudur. 

Tevarüsün Hayatımızdaki Yeri ve Kur’an’ın Ölçüsü

Kısaca biz hayatın her alanında “ittifak ve tevarüs”ün bombardımanına maruz kalmaktayız.

İşte bu maruz kaldığımız bombardımandan kurtulmak için mübarek Kur’an’ın bu konuda bize nasıl bir tasavvur önerdiğini kesinlikle keşfetmek zorundayız fakat istesek de istemesek de maruz kaldığımız bu bombardımanı yok sayarak bu tasavvuru keşfedemeyeceğimiz de kesindir.

Benim “ittifak ve tevarüs”ü gündeme getirmemin temelinde işte bu arayış vardır. Yoksa Kur’an’ın dışında bir bilgi kaynağı olarak görmem yoktur ve olamaz da…

Bu noktada “KUR’AN, SADECE KUR’AN” benim birçok metot içerisinden seçtiğim metotlardan bir metot değil İMANIMDIR.

İyiliğin, salih amelin, imanın, şefkatin, merhametin, cesaretin, cömertliğin, adaletin bilgisini TEVARÜS ettirebilirsiniz ama bunların hiçbirine TEVARÜS yolu ile sahip olunamaz.

Kitabın bilgisini tevarüs ettirebilirsiniz ama “kitaba iman” tevarüs yolu ile elde edilmez.

Genetik olarak insan genlerini tevarüs ettirebilirsiniz ama tevarüs yolu ile insan olunmaz.

İlgili içerikler