Başlıklar
Zihinsel Dağınıklık ve Bilgi Düzenlemesi
Çok dağıldık…
Zihnimiz, her gün genişleyen bilgimizi, tasarlanmış bir sistem içinde düzenlemekte zorlanıyor çünkü zihnimizdeki bilgiler, hepsini aynı anda hatırlayamayacağımız kadar çoğaldı.
Zihin, kendisinden başka bir şeye müracaat etmediği müddetçe sadece kendisine yaslanarak kendisini düzenleyemiyor (en azından benim zihnim böyle).
Zihindeki bilgilerin tamamı bir kelimenin veya bir cümlenin içine konularak zihinde tutuluyor bu yüzden çoğalan her bilgi aslında zihindeki kelimelerin, kavramların ve terkiplerin çoğalmasıdır.
Doğru kelimelerin ve doğru terkiplerin sistemdeki doğru yerlerine bir sisteme göre yerleştirilmesi şarttır.
Bu yapılmadığı müddetçe akıl, olur olmaz bağlamlarda olur olmaz yerlere bağlanacak ve daima yaşanan bağlamın ya dışında kalacak ya da yaşanan bağlamı anlaması zor laf kalabalığına boğacaktır, oysa “bilgi/ilim” yaşanan AN’ı doğru anlamak ve doğru yaşamak içindir.
Kişiyi yaşadığı AN’dan koparan ve yaşadığı AN ile doğru bağlar kurmasına mâni olan her bilgi sorun oluşturur. Bu sorun ya bilgide ya bilgi sahibinde ya da AN’da oluşur.
“Bilgi, bilgi sahibi ve AN” doğru zamanda doğru ilişkiler kurduklarında –sonuçları ne olursa olsun– bilgi sahibini huzura erdirir.
Bilginin Amacı ve Değiştirici Gücü
“Bilgi/ilim”, onu elde edene hayalinde iyi kurgulanmış fantaziler üretsin diye değildir.
“Bilgi”, yaşanmış zamanı ve mekânı bilmek, şu an yaşanan zaman ve mekân ile doğru ilişkiler kurmak ve henüz yaşanmamış zamanı ve mekânı değiştirmek ya da yaşanan zaman ve mekânı sürdürülebilir hâle getirmek içindir.
“Bilgi sahibi”, sahip olduğu bilgilere maruz kalmaktan kendisini asla soyutlayamaz. Bu maruz kalış, bilginin insanı değiştirmesi, insanın bilgiyi değiştirmesi veya insan ve bilginin birlikte yaşanan zamanı ve mekânı değiştirmesi şeklinde kendisini gösterir yani ya “bilgi ve insan” yaşanan AN’ı değiştirir ya da yaşanan “an” bilgiyi ve insanı değiştirir.
Yaşanan AN’a etki etmeyen her bilgi ve insan eninde sonunda yaşanan AN’a göre değişir.
Teolojik bir merakı gidermek için zihinde toplanan bilgiler, kökenleri ne kadar sağlam olursa olsun ne kadar çok ispat edilmiş olursa olsun asla “İLİM” olmazlar.
“İlim” sadece zihinde bir sabite değildir. “İlim”, yaşanan AN’da da ‘sabite’ olduğunda ilim olur.
“Ayet” sadece zihinde bir şeye sabit bir şekilde işaret ettiğinde değil, aynı zamanda yaşanan AN’da da bir şeye sabit bir şekilde işaret ettiğinde “ayet” olur.
Zihindeki yol ve trafik işaretlerinin ne o zihne ne de o zihnin dışındakilere hiçbir faydası olmaz.
İlmin sabitliği, ayetin işaretinin sabitliği sadece zihinsel ispatlara dayanıyorsa o, zaten ilim olamamış, zaten ayet olamamış demektir.
Zihindeki ilmin yaşanan AN ile çelişen durumlarını görmezden gelmek, zihindeki ilmi yaşanan zaman ve mekânda kendi doğru olmayan bağlarına bir KALKAN olarak kullanmak ilmi öldürür.
İlim ve Yazı Arasındaki Bağlantı
Tüm bu sebeplerden dolayı zihninde “ilim” taşıyan her kişi zihnindeki ilmi zihninin tüm koşullandırmalarından korumalıdır.
NASIL?
“YAZI” ile.
Zihinden yazıya dökülen her ilim artık zihnin tüm koşullandırmalarından kurtulur.
Bir şekilde zihnin koşullandırmaları yazıya aksetse bile, o aksediş bile görülür.
Yazı, zihindeki bilginin yaşanan zamana ve mekâna arzıdır.
Yazı, bir bilgi sahibinin en cesur davranışıdır.