Başlıklar
Mütevatir ve İnanç Zorunluluğu
‘Mütevatir’, bir haberin GELİŞ ŞEKLİDİR. Bu teknik bir kavramdır.
“‘Fatih Sultan Mehmet’ diye biri İstanbul’u Bizanslılar’dan savaş yoluyla aldı.” Bu bilgi MÜTEVÂTİR bir bilgidir. “Bu haber bize tevatür yoluyla geldi öyleyse Fatih’in yaptığını ONAYLAYALIM veya ONAYLAMAYALIM.” demenin bu haberin tevatür oluşuyla alakalı değildir.
Tevatür yoluyla gelen bir haberin reddedilmesi imkânsızdır fakat tevatür yoluyla gelen bir haberin içeriğine inanmak veya inanmamak zorunlu değildir çünkü inanmak veya inanmamak haberin kendisiyle alakalı değil içeriği ile alakalıdır.
Mesela, bulunduğumuz zamandan çok öncelerinde ‘MUHAMMED’ diye birinin yaşadığı, peygamberlik iddiasında bulunduğu, insanlara “Kur’an” adını verdiği bir kitabı tebliğ ettiği, kiminin ona “yalancı” kiminin ise “doğru sözlü” dediği bir haberdir ve bu haber bize tevatür yoluyla gelmiştir. İşte, bu haberi reddederek “Hayır, ‘Muhammed’ diye biri yaşamadı, peygamberlik iddiasında bulunmadı, Kur’an diye bir kitabı tebliğ etmedi, kimisi ona ‘yalancı’ kimisi ona ‘doğru’ demedi.” gibi söylemlere girişmek saçmalık ve bir o kadar da ahmaklıktır fakat “‘Bulunduğumuz zamandan çok önceleri ‘Muhammed’ diye birinin yaşadığı, peygamberlik iddiasında bulunduğu, Kur’an diye bir kitabı tebliğ ettiği’ haberi bize tevatüren gelmiştir, öyleyse Muhammed’e inanalım.” demenin tevatür haberle alakası yoktur.
“Muhammed gerçekten resul mü yoksa değil mi? Getirdiği kitap iyi bir kitap mı yoksa kötü bir kitap mı?” gibi sorular ancak ve ancak tevatür haberin içeriği bilindikten sonra olan bir şeydir ve bu her kişinin iradesinde kalmıştır yani ne mümin ne kafir ne zındık ne münafık ne de başka biri “MUHAMMED YAŞAMADI, RESULLÜK İDDİASINDA BULUNMADI.” vs. diyebilir çünkü bu haber mütevatirdir.
Tevatür yoluyla gelen bu haberdeki “resullük” iddiasına veya kitaba inanmak veya inanmamak kişinin kendi tercihidir.
Kur’an ve Mütevatirlik
Elinizde Kur’an var… Bu Kur’an bize reddedilmesi imkânsız, kesintisiz bir silsile ile gelmiştir. Kimse “Bu Kur’an Muhammed tarafından tebliğ edilmedi, bu Kur’an Muhammed’den beş yüz yıl sonra falanlar tarafından veya bilinmeyen kişiler tarafından yazıldı.” diyemez, derse saçmalamış olur fakat bize tevatür yolla geldiği kesin olan bu kitabın söylediklerine inanmak veya inanmamak kişinin kendi iradesidir.
Mesela, Kur’an’ın aslının NOKTASIZ VE HAREKESİZ OLDUĞU MÜTEVATİR BİR HABERDİR. Üstelik bu sadece söz olarak bir haber değildir, yüzbinlerce NESNEL kanıtı vardır.
Kur’an’ın insanlar tarafından ve sonradan NOKTALANIP HAREKELENDİĞİ de MÜTEVATİR BİR HABERDİR, bunun da nesnel kanıtları vardır.
Bundan sonrasında “hangisinin KUR’AN YERİNE KOYULACAĞI” insanın kendi tercihidir yani TEVATÜR yoluyla bize iki farklı nesnel karşılığı olan Kur’an gelmiştir.
Bir tanesi Allah resulü Muhammed tarafından insanlığa tebliğ edilen NOKTASIZ VE HAREKESİZ YAZISI OLAN ‘KUR’AN’; diğeri ise Muhammed’in insanlığa tebliğ etmesinden sonra, başka insanlar tarafından çeşitli gerekçelerle ve farklı şekillerde (kıraatleri kastediyorum) noktalanarak, harekelenerek, ayetleri bölünerek, secavendleri konularak yazılmış ‘Kur’an’.
Bundan sonrasında “Noktasız ve harekesiz Kur’an ile noktalanan ve harekelenen Kur’an birbirinin tıpatıp aynısıdır dolayısıyla hangisini Kur’an yerine koyarsan koy o Kur’an’dır.” demek veya “Yirmi değişik şekilde noktalanan ve harekelenen Kur’an ile noktasız ve harekesiz Kur’an nasıl tıpatıp aynı oluyor?” demek de insana kalmıştır fakat hiç kimse “Kur’an’ın ilk yazımı noktasız ve harekesiz değildir.” diyemez veya hiç kimse “Kur’an’ın noktalanması ve harekelenmesi SONRADAN DEĞİLDİR.” diyemez çünkü “Kur’an’ın ilk yazımının noktasız, harekesiz, ayet bölünmesiz, secavendsiz olduğu” da “bu noktasız ve harekesiz yazının noktalanmasının, harekelenmesinin, ayetlerinin bölünmesinin, secavendler konulmasının SONRADAN olduğu” da MÜTEVATİR HABERDİR.
Kur’an’ın Gerçekliği ve Seçim
Bu iki mütevatir haber yoluyla bize gelenlerin hangisinin “GERÇEK KUR’AN” olduğu insanın kendisinin tercihidir fakat burada şöyle bir durum vardır:
“Noktalanmış ve harekelenmiş Kur’an” ile “noktasız ve harekesiz Kur’an’ın” TIPATIP AYNI olduğunu, aralarında bir fark olmadığını iddia edenler iddialarını ispat ile mükelleftirler ama “Kur’an’ın aslı noktasız ve harekesizdir ve Kur’an olan işte odur; noktalanmış ve harekelenmiş olanlar SADECE KIRAATTİR.” diyenler için hiçbir ispat gerekmez.